15 Temmuz gecesi darbe girişimi sırasında yaşananları gaziler ve şehit yakınları anlattı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde yaralanan ve yaşamasına mucize gözüyle bakılan Yusuf Ak, Taksim Meydanı'nda askerin elinden silah almaya çalışırken yaralanan Mesut Aykal ve ağabeyini kaybeden Zahir Kaşcıoğlu yaşadıklarını DHA'ya anlattı.
"ALLAH O SELA SESLERİNİ BENİM KULAKLARIMDAN HİÇ ÇIKARMASIN"
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde askerin açtığı ateş sonucunda yaralanan 34 yaşındaki Yusuf Ak'ın beynindeki bir mermi ve iki şarapnel parçası çıkarılamadı. Bir dizi ameliyat geçiren Ak, beyninde bulunanlarla yaşamak zorunda. 1 yıla yakın tedavi gören ve yakın zamanda bir ameliyat daha geçirecek olan Yusuf Ak aynı zamanda 15 Temmuz gecesi ayak başparmağını da kaybetmiş. Ak o gece yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"15 Temmuz gecesi evimdeydim, eşim ve çocuklarımla balkonda oturuyordum. Havai fişek sesleri gelmeye başladı. Biz de zannettik ki düğün var. Çocuklarımı içeri aldım kör bir kurşun gelmesin, diye. Sesler ve kalabalık artınca bir şey olduğunu fark ettim, içeri girip televizyonu açtım, 'kalkışma var' altyazısını okudum. Eşime 'ben gidiyorum, ben bu gece gelmeyebilirim, hakkını helal et, bana bir şey olursa babanın evine git, malım mülküm seni bakar' dedim. 5 aylık oğlumu ve 6 yaşındaki kızımı öptüm evden çıktım. Eşim de Allah razı olsun 'gitme' demedi. Yollar kapalıydı, aracımız hasar gördü. Maltepe'den, Göztepe'ye gitmek için terse yöne gittik. Göztepe Köprüsü'ne kadar vardık. Açıkçası Cenab-ı Allah bizi oraya kadar getirdi çünkü gitme şansımız yoktu hakikaten. Göztepe köprüsünde hain askerler vardı, kendi tankımızı almışlar, kendi silahımızla bize mermi sıkmaya çalıştılar. Orada 45 dakikaya yakın halkla beraber mücadele ettik. Hain askerleri ikna ettik, polislere teslim ettik. Aracımızla biraz daha ilerledik daha sonra yürümeye başladık. Biz yürürken sela okunmaya başladı. Allah o sela seslerini benim kulaklarımdan hiç çıkarmasın. Hala yaşıyorum onu. O sesleri duyduğumuz zaman o kadar güç geldik ki bize koşmaya başladık. Köprüdeki durumun o kadar ciddi olduğunu bilmiyorduk. Köprü gişelerinin oraya vardığımızda insanlar askerleri ikna etmeye çalışıyordu. Askerler hiç dinlemeden, hedef alıp ateş açıyordu. Çok sayıda yaralı vardı. Yaralıları bile alamadık oradan, bize ateş ettiler, bu kadar haindiler. Tamamen ülkeyi ele geçirmek için insanları katledeceklerdi. Allah orada bizim korkumuzu almıştı. Bir adım geriye atmadık, daha da ileriye gittik. Saat 5.28'de tank atışı oldu, o atışla ben vuruldum. "
"ESAS MADALYALARIM BENİM BEYNİMDE"
Ak, vurulduktan sonra yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor:
"Sonraki hayatımı çok net hatırlamıyorum. Kafamdan ve ayağımdan vuruldum. Şu anda benim beynimde 3 şarapnel parçası 1 tane de mermi ile yaşıyorum. Vücudumun çeşitli yerlerinde şarapnel vardı. Sağ ayak başparmağım yok benim. Sağ ayağım ve sağ kolum felç oldu. Yaklaşık 7.5 ay hastanede tedavi gördüm. Beni köprüde 'öldü' diye bırakmışlar. Kuzenim beni bulmuş, yaşadığımı anlamış, beni hastaneye yetiştirmişler. Hastane hayatımın çoğunu hatırlamıyorum, 8 gün yoğun bakımda kalmışım. Memlekette mezar yerimde hazırlanmıştı, nasip olmadı. Çok istiyordum şehitliği. Lafla istemiyordum onu, yürekten istiyordum. Rabbim bize gaziliği nasip etti. Çok mutluyuz. Gözümü açtığımız zaman yine kuzenim başucumdaydı. Beynim oradaydı, 'köprü ne oldu' diye sordum. 'Başardık' dedi. Değil parmağım, kolum da kopsa, beynimde şarapneller de olsa olsun. 15 Temmuz gecesi kara, hain bir geceydi ama sabahı aydınlık olan bir geceydi. Devletim bana madalya verdi, Allah bin kere razı olsun. Ben hem devletimin vermiş olduğu madalyayı taşıyorum. Ama benim için en önemlisi de beynimde hainlerin mermisi ve şarapnelleri var. Ben onları madalyaya çevirdim. Esas madalyalarım benim beynimde. Onlar benim şeref madalyalarım. Çünkü o gecenin sabahında zafer bizimdi, zafer inananlarındı, zafer Müslümanlarındı. O gece biz kazandık, Müslümanlar, Kuran'ımız kazandı, bayrağımız, halkımız kazandı. Benim hala tedavilerim devam ediyor. 1.5 ay önce 2 ameliyat daha geçirdim, yürüyemiyordum. Önümüzdeki aylarda bir ameliyat daha geçireceğim."
"MADALYAMI SOL GÖĞSÜME TAKAMADIM AMA ŞEREFİM SOL GÖĞSÜM"
Taksim'de askerlerin elinde silahı almaya çalışırken başka bir asker tarafından vurulan Mesut Aykal, gazilik madalyası olmadığını belirterek şunları anlattı:
"O gece saat 01.30 civarında Gezi Parkı'nın oradan bir kamyon asker geldi. Bir grubumuz meydanda kaldı. Başka bir grupla ben de gelen kamyonun üzerine gittik. Bize ateş ediyorlardı. Ama imanın gücüyle halkla birlikte biz bunları püskürttük. Geldikleri gibi geri döndüler. Tekrar meydana geldik, arkalardan en öne geçtim ben. Askerin silahını tuttum, 'yapmayın' diye, yanımdaki komutan ateş etti. Mermi benim dirseğimden giriyor sol göğsümde kaburgama saplanıyor. Silah patladığında bir acı hissettim. Elimi göğsüme attım, 'öleceğim' dedim. Polislerin olduğu noktaya kendimi attım. Sırtüstü yattım. Ambulansa kadar tekbir getirdim. Hastanede 2 gün sonra uyandım. Kolum sarılıydı. Ben kolumdan vurulduğumu hiç hissetmedim. Ama kolum engel olmuş, yoksa ölecektim. Devletimiz sağ olsun gazilik onuruyla ödüllendirdi. Vatanımıza bir şey olmadı gerisi boş. 24 aydır tek kuruş gazilik maaş almıyorum. Yine aynı şey olsa, yine aynı şeyi yaparım, Allah şahidimdir geriyi hiç düşünmem. 2 ay sonra çocuğum olacak, onu bile düşünmeden Reisimizin ağzından çıkacak 2 cümleye bakarım. Vatan bizim vatanımız, millet bizim milletimiz. Ben doğuluyum, doğma büyüme İstanbulluyum, annem Diyarbakırlı, babam Mardinli. Ben şerefle 'o bayrağın kenarında benim de kanım var' diyebiliyorum. Şerefim benim sol göğsüm, madalyamı sol göğsüme takamadım ama şerefim sol göğsüm" şeklinde konuştu.
"BABASIZ BÜYÜMEK ZOR OLUYOR"
Ağabeyini kaybeden Zahir Kaşçıoğlu da "Ben o gece Tekno Park'ta çalışıyorum. Ağabeyim Orhanlı Gişeleri'ne gitti, ben de Sabiha Gökçen Havalimanı'na gittim. Daha sonra duydum, ağabeyim şehit olmuş. Kimlik tespiti için çağırdılar. Ağabeyimin telefonunu aramış herkes, yengem de ulaşamamış. En son ben aradım, telefonunu polis açtı. Astsubay askere 'vur' demiş, asker 'vuramam' deyince, astsubay vurmuş ağabeyimi. Ağabeyim de şehit olmak istemiş, 'vurun' demiş. Bizim için, annem için 2 yıl zor geçti. Devletimiz sağ olsun, 3 çocuğu özel okulda okuyor ama babasız büyümek zor oluyor" dedi.
İÇİMİZDE HİÇ KORKU YOKTU
Bu arada, Avcılar'da darbe girişimi gecesinde toplanan binlerce kişiye, “Bu iş bu gece ya bitecek, ya da bitecek” diyerek seslendikten sonra Atatürk Havalimanı’na yürüdüklerini söyleyen dönemin AK Parti İlçe Başkanı Ali Burak Tepe, “Hiç birimizde korku yoktu. Hepimiz vatanımız için canımızın malımızın son damlasına kadar vatanımızı savunmak için sokağa çıkmıştık. Korku dışında birçok entresan duyguları yaşamadığımız duyguları yaşadık. Bugüne kadar hiç görmediğimiz şeyleri gördük. Şunu biliyorum ki hiç korkmadık. Çünkü kazanacağımızı biliyorduk” dedi.