Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'ya konuşan Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarından bir kısım şöyle:
Çözüm sürecini yürüten isimlerden biri olarak o döneme ilişkin fotoğrafların bugün tartışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalnızca ahlaksızlıktan ibaret olsa üzerinde durmayız. Sonsuza kadar sürmüş hiçbir savaş yoktur. Bir gün mutlaka taraflar masaya oturmak ve bunu barışa dönüştürmekle mükelleftirler. Bu fotoğrafların bugün suç delili gibi gösterilmesi ilerideki barış umudunu dinamitlemektir.
Bu fotoğrafların söz konusu dönemde hükümetin talebiyle çekilerek servis edildiğine mi işaret ediyorsunuz?
İmralı’da çekilen fotoğrafları biz servis etmedik. İmralı’daki fotoğrafı da biz çekmedik. Devlet çekti. Dolayısıyla bizim servis etmek gibi bir şansımız da yok. İmralı fotoğrafları bizatihi hükümet ve hükümete yakın kişiler ya da kurumlar tarafından servis edildi. Kandil’de çekilen fotoğraflar da bütün medya tarafından çok olumlu karşılandı. AKP’nin milletvekili adayı gösterdiği kişiler bu fotoğraflardaki kişilere tek tek methiyeler yazdı.
Erdoğan, doğrudan Demirtaş’a yönelik ağır ithamlarda bulunmaya başladı. Sizce bu bir taktik mi?
Bilinçli olup olmamasının ötesinde bu, çok ahlak dışı bir yöntemdir. Bu söylenenlerin ahlakla, doğrulukla gerçeklerle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok. Anadolu’da bir söz vardır: 'Eli bağlı olanı herkes döver.' Haktan ve yeri geldiğinde kabadayılıktan dem vuran bu literatür, yüreği yetiyorsa Selahattin Bey’le eşit koşullarda tartışmayı seçmelidir. Selahattin Bey sahipsiz değildir. Biz hepimiz Türkiye’de bize oy vermeyenler de dahil yüz binlerce kişinin kalbinde yeri olan belki tek liderdir. Kendi çeperinin dışındaki insanların saygısını kazanabilen ender liderlerden biridir. Medyadaki kampanyaya baktığınızda Kandil fotoğrafları bir suç delili gibi kullanılıyor. Zerrece ahlaktan nasipleri olsa bunun devlet ve hükümetle varılan bir mutabakat sonucu olduğunu görürler. Bu fotoğraflar, bugün zift atan medya tarafından o günlerde 'barış umudunun fotoğrafı' diye servis edilmişti.