"İki üst düzey Amerikalı general, üzerinde olması gerekenden daha büyük bir ABD bayrağı taşıyan araçla Suriye’nin Menbiç kentinin cephe hattına geldiler. Çok yakın bir yerde bulunan Türkiye yanlısı güçlerin, gelenlerin kim olduğunu kolayca anlamaları için böyle yapılmıştı.”
Bu alıntıyı, geçen hafta Çarşamba günü ABD’li generallerin Menbiç ziyaretini takip eden New York Times’ın haberinin giriş cümlesinden yaptım.
Haberin bizi daha fazla ilgilendiren kısmında, Tümgeneral Paul Funk’un “Eğer bizi vuracak olurlarsa, sert bir şekilde karşılık vereceğiz. Kendimizi savunacağız” ifadeleri yer alıyordu.
Haberde açık bir şekilde telaffuz edilmese de, buradaki hedef ülkenin Türkiye olduğu gün gibi ortada.
MENBİÇ’TE SUÇÜSTÜ YAKALANMAK
Durun daha bitmedi.
Esas şurası için dikkat isterim.
Çarşamba günkü Menbiç çıkartmasını yapan iki ABD subayından biri olan General Jarrard, yanındaki gazetecilere şunu söylüyor:
“İnsanların çoğu, buradaki yöneticileri PKK ile eşitlemeye çalışıyorlar. Halbuki ben, onlarla iş tutarken PKK ile işbirliği halinde olduklarını gösteren bir işaret göremedim.”
Bak sen şimdi…
Hayır, uzun uzadıya PKK/YPG/SDG ilişkisini anlatan delillere başvurmayacağım.
New York Times’ın haberinde geçen bu ifadelerin bir paragraf altında yer alan bölüm, zaten general Jarrard’ın daha Menbiç’ten ayrılmadan tekzip yediğini bize gösteriyor.
Nasıl mı?
Haberi yapan muhabir, ABD’li generallere eşlik eden YPG sözcüsünün ofisine gittiklerinde, duvarda bir Abdullah Öcalan posterinin asılı olduğunu kendi tanıklığıyla habere yerleştirmiş.
Zaten, haberi yapan muhabir kendisi söylüyor, “Bu tablo ABD’li generalin sözleri ile çelişki arz ediyor” diye.
Bu durumu ABD’li subayın cahilliğine veremeyeceğimize göre, aklımızla alay ediyor galiba demekten başka söz kalmıyor.
Belki, bu haftanın ABD’li konukları Dışişleri Bakanı Tillerson ile Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’ın önüne PKK/YPG ilişkisi bahsi konuşulurken yeni bir kanıt olarak bu haber de konulur.
ABD TÜRKİYE ‘BİLDİRİM ESASLI’ OPERASYON YAPAR MI DİYE KORKUYOR
Şimdi asıl sorumuza gelelim.
Türkiye, askeri anlamda Suriye’deki ABD askerlerini doğrudan karşısına almayı aklından geçiriyor mu diye bir sorumuz var.
Sorunun cevabının “Hayır” olduğunu söyleyebilirim.
ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını doğrudan hedef alma gibi bir düşünce kimsede yok.
Ama yanıtı henüz netleşmemiş olan asıl sorunun bu olmadığını eklemem gerekiyor.
Türkiye, ABD himayesindeki PKK/YPG militanlarını Menbiç’te ya da Fırat’ın doğu kısmında vuracak olursa, ABD’nin tepkisi ne olacak?
Değeri bir milyon doları bulan soru bu.
Geçen hafta bu meseleleri konuştuğumuz bir güvenlik kaynağını, “Herhalde Washington ile ortak bir zemin yakalanmadan ABD himayesindeki PKK/YPG unsurları hedef alınmaz değil mi” diye şöyle bir yokladım.
Kaynağım, “Uzlaşma arayışı olur ama, olmadığı takdirde illa ki sessiz kalınır diyemeyiz” deyip şu cümleyi sarf etti.
“Harekat planlamasını yapar, ABD’lilere bir saat önce “şu, şu bölgelerdeki varlıklarınızı uzaklaştırın, buraları vuracağız” denir ve harekete geçilir.”
KARAÇOK’TA BU YAPILMIŞTI
Bu cümle, afaki bir fikir egzersizinden ibaret değil.
Bunun bir örneğini geçen yılın 23 Nisan gecesi yaşamıştık.
Ankara’da planlamalar gizlice yapıldı, 45 kadar F-16 uçağı havalanmadan bir saat önce ABD makamlarından ilgili koordinatlardaki varlıklarını çekmeleri istendi ve Sincar/Karaçok bölgesindeki PKK/YPG hedefleri etkili bir şekilde vuruldu.
İşte, ABD’nin en büyük endişesi bu türden ‘bildirim esaslı’ operasyonların tekrarlanması.
Gelinen nokta itibarıyla Türkiye’nin gözünü karartarak Afrin harekatına başlamış olması bu korkuyu tetiklemiş durumda.
Bu durumda dışa yansıyan, “Ne yani, bizim Suriye’deki askerlerimizle karşı karşıya mı geleceksiniz” cümlesinin iç sesini, “Türkiye himayemiz altındaki unsurları hedef alırsa ne yaparız” korkusu biçiminde okumak yanlış olmayacaktır.
Neden?
Çünkü o durumda, ABD gerçekten iki müttefikten biri arasında kalıcı bir tercih yapmak zorunda kalmış olacaktır.
İşte Washington’da bu dediklerimin maliyet hesapları yapıldığında, çıktı olarak, bocalama hali, tutarsız beyanatlar verme, bir Türkiye’yi bir YPG’yi haklı gösterme gibi haller orta yere dökülüyor.
Bilgileri Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet köşesinden paylaştı.