Memorial Ataşehir Hastanesi Böbrek Nakli Medikal Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer, böbrekleri tehdit eden hatalı davranışlar ve dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.
Fazla tuz kullanımı: Sağlıklı bir insan için günde 4 gram yemek tuzu tüketimi yeterlidir; ancak dünya oranlarına bakıldığında Türkiye en fazla tuz tüketen ülkelerden biridir. Fazla tuz kullanımının, kan basıncını artırarak kalp ve damar hastalıkları ile birlikte böbrek hastalıklarını da tetiklediği unutulmamalıdır. Bunun için ilk adım olarak masadan tuz kaldırılmalıdır.
Yeterince su içmemek: Su içmek, insan metabolizmasının sağlıklı işleyişi için önemlidir. Vücut susuz kalırsa, ilk olarak böbreklere etki eder. Çünkü su içmemek kan basıncını yavaşlatır. Normal süreçte bir dakikada kalpten pompalanan kanın yüzde 20’si ise böbreklerden geçer. Böylelikle vücudun susuz kalması ile ilk olarak böbrekler alarm verir. Sağlıklı bir insanın günde 1.5-2 litre su içmesi gereklidir. Vücudun ihtiyacı olan suyun alınmaması halsizliğin yanı sıra böbreklerde de taş oluşumuna yol açabilir.
İdrarı tutmak: Su içmek ne kadar rutin bir alışkanlıksa, idrar yapmak da zararlı olan sıvı atıkların atılması için gerekli bir eylemdir. Ancak birçok kişi hijyenik sebepler ya da bir takım yanlış alışkanlıklar sebebiyle idrarını gün içerinde sıklıkla tutmaktadır. İdrar tutmak tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına, mesane yapısının bozulmasına ve böbrek yetmezliğine kadar ilerleyen ciddi tablolara yol açabilmektedir. Bir kişinin normal bir süreçte günde 4-6 kez idrarın yapılması gerekir.
Fazla protein tüketmek: Birçok böbrek hastalığında idrarda atılan protein miktarı artar. İdrardaki bu artmış protein zamanla böbrek yapısında geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir. Bu durumda fazla protein tüketmek, böbrek hastalığının hızlanmasına yol açar. Birçok gencin vücut geliştirme adına kontrolsüz bir şekilde aldığı takviye proteinler de akut böbrek yetmezliğine yol açabilir.;
Sigara içmek: Sigara kullanımı, kalp gibi tamamen damarlardan yapılı bir organ olan böbreklerimizde de damar tıkanıklıklarına yol açar. Dolaylı olarak da kan basıncını artırarak böbreklere zarar verir. Böbrek hastalarında sigara içimi ölüm riskini en az 4 kat artırmaktadır.
Bilinçsiz ilaç kullanmak: Bilinçsiz bir şekilde antibiyotik ve ağrı kesici kullanımı böbrek yetmezliğine yol açabilmektedir. Doktor tarafından önerilmedikçe asla antibiyotik ve ağrı kesici alınmamalıdır. Aksi durum hekim tarafından önerilmedikçe ağrı kesici olarak etken maddesi parasetamol olan ilaçlar tercih edilmelidir.
Tansiyonu kontrol altında tutmamak: Kan basıncı yüksekliği kalp ve damar hastalıklarına yol açmasının yanı sıra, böbrek yetmezliğine de neden olabilir. Tansiyon hastalarının ilaçlarını kullanmaları, kan basınçları ideal seviyelerde olmadığı sürece bir anlam ifade etmez. Kan basıncı mutlaka büyük 130 ve küçük 80 ve altında olmalıdır.
Böbrekleriniz bu belirtilerle alarm veriyor olabilir!
Ayak bilekleri, el ve yüzde şişme
Çabuk yorulma
Bulantı ve kusma
Geceleri nedensiz yere idrara çıkma ve idrar alışkanlığında değişiklik
Tansiyonun yüksek olması
Nefes darlığı, nefes almada zorluk
Tat almada bozukluk
Kötü nefes kokusu
Böbrek hastalıklarında da kadın erkek farkı var!
Acıbadem International Hastanesi Organ Nakli Merkezi Nefroloji Sorumlusu Prof. Dr. Ülkem Çakır, bu doğrultuda böbrek hastalıkları açısından kadın olmanın farkını anlattı.
Sağlıklı bir yaşam sürdürebilme konusunda böbreklerimizin çok büyük önemi olduğu biliniyor. Dolayısıyla böbrek hastalıklarının erken tanısı, yeterli tedavisi ve en önemlisi gelişmesinin önlenmesi, toplumun yaşam süresi ve kalitesinin arttırılması adına altı çizilmesi gereken bir konu olarak gündeme geliyor. Öte yandan böbrek fonksiyonlarında geri dönüşsüz hasar gelişimiyle kendini belli eden kronik böbrek hastalığı, günümüzde adeta salgın halini almış olan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. İstatistikler, dünya genelinde her 10 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı bulunduğunu gösteriyor. Hastalığın 'son dönem böbrek yetmezliği' evresinde olup, diyaliz tedavisine ihtiyaç gösteren hasta sayısı ise tüm dünyada yaklaşık 2.6 milyon. Bu sayının 2030 yılında ikiye katlanarak 5.4 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Böbrek hastalıkları konusunda tablonun bu denli ciddi boyutlara varması da toplumsal farkındalığın artırılmasını zorunlu kılıyor. Bu doğrultuda her yıl farklı bir konuya dikkat çekilen ‘Dünya Böbrek Günü’nde, 2018 yılının temasında kadın olmanın böbrek sağlığı üzerindeki etkisinin altı çiziliyor. Böbrekler ve kadın sağlığı denildiğinde ilk akla gelen soru, iki cinsiyet arasında böbreklerin yapısında farklılık bulunup bulunmadığı oluyor. Organ Nakli Merkezi Nefroloji Sorumlusu Prof. Dr. Ülkem Çakır’ın verdiği bilgiye göre, böbrekler kadınlarda 135 gram, erkeklere ise yaklaşık 150 gram. Ancak bu durum kadınlarda böbrek fonksiyonlarının yetersiz olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu farklılığın bir dezavantaj gibi değerlendirilmemesi gerekiyor.
Prof. Dr. Ülkem Çakır, böbrekler ve kadın sağlığına ilişkin üzerinde durulması gereken 4 önemli başlığı ise şöyle sıralıyor...
Kronik böbrek yetmezliği erkeklerden daha fazla
Dünya genelinde 193 milyon kadın kronik böbrek hastalığından muzdarip. Kadınlarda 8. sıklıkta ölüm sebebi olan bu sorun, her yıl 600 bin kadının hayatına mal oluyor. Üstelik kadınlarda kronik böbrek hastalığı gelişme sıklığının erkeklerden daha yüksek olduğu gözleniyor. İstatistiklere göre, hastalık yaygınlığı kadınlarda yüzde 14, erkeklerde ise yüzde 12. Bunun en önemli nedeni, her iki cinste gözlenen kronik böbrek yetmezliği risk faktörlerine ek olarak, kadınlardaki gebelik, lupus ve tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonları gösteriliyor.
Bazı böbrek hastalıkları kadınlarda daha sık görülüyor
Bazı böbrek hastalıklarına kadınlarda daha sık rastlanıyor ki bunların başında böbreklerin enfeksiyonu ve 'Lupus' tarafından tutulması geliyor. Özellikle gebelik döneminde riski artan enfeksiyonlarda tedaviden istenilen sonuca ulaşabilmek için zamanında tanı çok büyük önem taşıyor. Kadınların anatomik yapısı, üriner sistem enfeksiyonlarının gelişmesine ve yukarı doğru yayılarak böbreklerin tutulmasına (piyemonefrit) yol açıyor. Bu nedenle tekrarlayan sistit atakları yaşayan kadınların bu konuya dikkat etmesi önem taşıyor.
Gebelik böbrek hastalığı için önemli bir dönem
Gebelik ve kadınlardaki böbrek hastalıkları arasında çok yönlü bir ilişki olduğuna işaret eden Prof. Dr. Ülkem Çakır, şu bilgileri veriyor: “Kronik böbrek hastalığı olan kadınlarda, gebelikte anne ve bebek sağlığını olumsuz etkileyebilecek riskler, sağlıklı kadınlara göre artıyor. Diğer yandan gebeliğinin başlangıcında böbrek fonksiyonları normal olan kadınlarda, 'preeklampsi' (gebelik zehirlenmesi) denilen klinik tablonun gelişmesi durumunda, ilerleyen dönemde kronik böbrek hastalığı görülme olasılığının 4-5 kat arttığı biliniyor.”
Böbrek hastası kadın çok, tedaviye ulaşan az!
Son dönem böbrek yetmezliği hasta grubunun tümünde, erkekler ile karşılaştırıldığında, artmış kronik böbrek hastalığı sıklığına rağmen diyaliz tedavisi gören kadınların oranının daha düşük olduğu görülüyor. Bu duruma yol açan nedenlerin başında kadınların, özellikle düşük sosyokültürel düzeye sahip bölgelerde, yeterli sağlık hizmetine ulaşmada karşılaştığı güçlükler yer alıyor. Ülkemizde, son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz tedavisi gören hastaların yüzde 57’si erkek, yüzde 43’ünün kadın olduğu biliniyor. Dünyanın gelişmiş bölgelerindeyse kadın ve erkekler başa baş giderken, geri kalmış bölgelerinde tedavi gören kadınların oranının yüzde 30’u bile bulmadığı görülüyor. İstatistikler, böbrek naklinde de durumun benzer olduğunu ortaya koyuyor. Sağlıklı kadınlar böbreklerinin bir tanesini sevdiklerine bağışlama konusunda çok cesur ve özverili olmalarına rağmen, ne yazık ki kendileri böbrek nakline gereksinim duyduklarında, erkeklerden aynı oranda destek bulamadıkları gözleniyor.