Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cad'dan Tunus'a geçerken; uçakta gazetecilere kritik açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm açıklamaları şu şekilde:
"CUMHURBAŞKANLIĞI DÜZEYİNDE İLK ZİYARET"
"Sudan ve Çad ile başladığımız Afrika ziyaretimizi Tunus ile tamamlamış olacağız. Sudan’a belediye başkanlığım ve başbakanlığım dönemlerimde ziyaretlerim olmuştu. Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bu Sudan’a yapılan ilk ziyaret.
"BİZDEN ÖMER EL BEŞİR'İ TESLİM ETMEMİZİ İSTEDİLER"
Sudan’da Ömer El Beşir’e dünyadaki malum güçler tarafından nasıl bakıldığı, onun nereye konumlandırıldığı ortada olan bir gerçek. Uluslararası Ceza Mahkemesi İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı’nın malum olağan üstü liderler zirvesini yaptığımız sırada bize bir mektup gönderdi. Mahkeme bu mektubunda “Aldığımız bilgilere göre Ömer El Beşir Türkiye’de. Dolayısıyla Beşir’in tutuklanarak tarafımıza verilmesi” diye bizden bir talepte bulundu.
"GÜLDÜK, GEÇTİK"
Biz bir defa oraya zaten üye değiliz. İki adamlar kim nerededir, kim kimdir hala bunun farkında değiller. Böyle bir şeye ancak gülünür. Bizimle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir üyesi olarak böyle bir zirveye katılmış bir insani biz kalkacağız sana teslim edeceğiz. Bu nasıl anlayıştır? Nasıl bir mantıktır? Nasıl hukuktur? Bunu anlamak mümkün değil. Sadece güldük geçtik. Dünyada idari konumlardaki olanların neyi nasıl tasarruf ettikleri ortada. Sen kalkacaksın 251 insanımı şehit eden FETÖ’nün başını bana teslim etmek için en ufak bir mücadele vermeyeceksin. Bütün deliller ortadayken bu konuda en ufak bir sesin çıkmayacak. Kalkacaksın burada Ömer Beşir ile alakalı olarak benden kendisini isteyeceksin. Çok gülünç konumdaki uluslararası kurumlar var.
13 Aralık’ta İstanbul’a attığımız adım önemli bir başlangıçtı, 13 Aralık bu işin bittiği nokta değil" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin vetoya başvurduğu sürece tanık olduk. Onun arkasından, Türkiye ve Yemen’in müracaatı ile BM Genel Kurulu’nun hemen toplanması, ABD’nin veto ettiği tasarının oradaki oylamada 9’a karşı 128 oyla kabul edilmesi önemli bir gelişme olmuştur. Oylama sonucunun ABD’yi tutumunu yeniden gözden geçirmeye sevk etmesini diliyoruz. Şimdi gerekli diğer adımları da atmak lazım. Bu çerçevede Filistin devletinin tanınması önemli. Bazı ülkeler var ki onlar Filistin’i tanırsa, AB üyelerinin ciddi bir kısmı da Filistin’i hemen tanıyabilir." dedi
"MARKAJLARI GENİŞLETECEĞİZ"
-İsim vermek doğru olmaz. Ama bizim bu konuyla ilgili ikili görüşmeler yapmamız lazım. Markajları geliştireceğiz, genişleteceğiz. Bunların bizzat Mahmut Abbas’a da verdikleri sözler var. Sayın Abbas ile bunları konuşuyoruz. İnşallah şu adımdan sonra yapacağımız ziyaretlerle ve telefon görüşmeleriyle bu süreci devam ettireceğiz. Ben Sudan’da bulunduğum esnada Kral Abdullah ile de telefonda görüştüm. Ne gibi adımlar atılabileceğini konuştuk. Hepsinin Türkiye’ye karşı bir muhabbeti var. “Sizin bu işin bu şekilde takipçisi olmanız bizi de çok daha farklı bir yere doğru taşıdı” diyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un da benimle bir görüşme talebi oldu. Onunla da telefonda görüşeceğiz. Ayrıca Fransa ziyaretim olabilir. Bunları ele alacağız. Onlar da bizi bu konuda yalnız bırakmadılar. Belki bir Vatikan ziyaretimiz olabilir. Papa biliyorsunuz beni ziyaret etmişti. Şimdi iade-i ziyaret yapabilirsek, bu konuları Papa’yla yüzyüze de görüşme imkanımız olabilir.
"TRUMP'LA GÖRÜŞMEM İÇİN BİR SEBEP YOK"
-ABD Başkanı Trump ile de bir telefon görüşmeniz olabilir mi?
-Görüşmemek için bir sebep yok. Görüştüğümüz zaman, tabii ki düşüncelerimizi aktarırız; yanlış karardan dönmelerinin isabetli olacağını, mevcut gidişatlarının doğru olmadığını kendilerine elbette anlatırız.
"AFRİKA-TÜRKİYE ÜNİVERSİTESİ İÇİN ADIM ATACAĞIZ"
Bizim daha önceden planladığımız Sudan ziyeretimizi, o zirveden 10-15 gün sonra gerçekleştirmemiz de gerçekten güzel oldu. Elle aldığımız konular önemliydi. Bu ziyarette Sudan ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey kurulmasını kararlaştırdık. İki ülke açısından çok önemli. 2 milyon kilometre kareye yakın arazisi olan, nüfusu büyük bir ülke. Afrika’daki ülkeler arasında Sudan müstesna bir yere sahip. Sağlıklı bir nüfus sayımı yapılamıyor ama elimizdeki rakamlara göre 39 milyon nüfusu var. Yaptıkları çalışmalarla birlikte umutları çok yüksek. Hartum Üniversitesi’ndeki gençliğin coşkusu, dinamizmi çok çok farklıydı. Hocaların da heyacanı coşkusu yerindeydi. Bu üniversitelerle olan münasebetlerimizi çok daha iyi konuma getireceğiz. Sudan bizimle üniversite kurmak istedi. Türkiye Sudan Üniversitesi’ni kurma teklifi çok manidardır. Çad da onun bir farklı versiyonu teklif etti. “Bu Sudan-Türkiye değil de, Afrika-Türkiye Üniversitesi şeklinde olsa çok daha isabetli olur” dedi. “Sudan’a bu sözü verdik, önce Türkiye- Sudan Üniversitesi’ni kuralım” dedik. Daha sonra Afrika -Türkiye Üniversitesi için Afrika Birliği ile görüşmelerimizi yaparız, ona göre de öyle bir adım daha sonra atılabilir.
"SEVAKİN ADASI'YLA VATANDAŞLARIMIZ UMRE'YE ORADAN GİDER"
Kızıldeniz Port Sudan’da ise ekonomik bölge konusunda çalışma yapıyoruz. Biz Sevakin Adası’nı kendilerinden istedik. “Burayı bize tahsis edin” dedik. Bunu kabul etti. Birkaç tane özel şahıslara ait yerler varmış, “Onları da görüşelim, bunları da almamız halinde tahsis edelim” dedi. Bu gerçekleşirse TİKA ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile devreye girmek suretiyle hazırlanan projeye göre ve aslına uygun olarak orayı yaparız. Bir de oranın adeta planda mütemmim cüzü olarak 300 odalı kervansaraydan bahsettiler. Bunu biz göremedik. Bunlar gerçeğe dönüşürse paket turizmde çok ciddi bir adım atılabilir. Türkiye’den umre ziyaretlerine Sevakin Adası üzerinden gitmek mümkün olur. Buraya kadar uçakla gelinip, oradan deniz yolu ile karşıya geçilir. Tarih yeniden şöyle bir ayağa kalkar. Böyle bir güzel olur. Biz de kendisine ısrarla bunu gecikmeden yapalım dedik. O da bize söz verdi. İnşallah bunu gerçekleştiririz.
"BİR FİRMAMIZ TERSANE YAPIP İŞLETECEK"
Bir de orada tershane sözü var. O tersane ile ilgili olarak yine bir Türk iş adamımız imzayı attı. Büyük ihtimalle o tersaneyi de onlar alıp işletecekler. Böylece orada gemi inşa sektöründe bir Türk firmasının olması isabetli olacaktır. Bunun da imza törenini yaptık.
"AFRİKA'YA SÖMÜRGE PLANLARIYLA GELMEDİK"
Kudüs başta olmak üzere bölgesel ve küresel konularda Beşir ile tam mutabakat içindeyiz. Bu ziyaretimiz Afrika ile münasebetlerimizi farklı yeni bir boyuta taşıyacaktır. Geleceğin Afrika’da olduğunu görüyoruz. Biz bu geleceği bir kenara koyamayız, ıskalayamayız. Sömürge planları ile gelmedik, geçmişimizde emperyalizmin kokusu yok. Afrika için Afrikalı çözümler ilkesi ile hareket ediyoruz. 2005’i Afrika yılı ilan etmiştik. Çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Bütün arzumuz, -Çad Cumhurbaşkanı’na da söyledim- Afrika’nı kendi ayakları üzerinde durabilmesidir. Batı ülkeleri -bunların kimler olduğunu tahmin edebiliyorsunuz- bunların tüm imkanlarını almak gayretinde. Daha yeni yeni buralarda dik durmanın yollarını arıyorlar.
ELCEMİNE'YE TÜRK KÜLTÜR KÜLLİYESİ YAPACAĞIZ"
Çad’a da yine cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirdik. 7 anlaşma imzaladık. Kendilerinden 200 dönümlük bir arazi istedim, o da kırmadı. 230 dönüm, artı 10 dönüm daha aldık. Onu da büyükelçilik için istedik. Ve bu 230 dönümlük arazide Afrika için örnek bir proje yapacağız. Mimar arkadaşım güzel bir eser ortaya çıkardı. Kendileri de bu projeyi çok çok beğendiler. Bu külliyenin içinde Türk Kültür Merkezi, kadın yaşam merkezi, sağlık merkezi, ticari birim merkezi, lokantalar ve kahveler, mescid, TİKA’nın ofis lojmanı ve İslam Konseyi binası olacak. İçine Ziraat Fakültesi yapılmasını talep ettiler. Bunu da külliyenin içine yerleştireceğiz. Süratle tamamlayacağız. Adı Elcemine Türk Kültür Külliyesi. Bu proje Afrika’da örnek bir proje olacak.
-Sevakin Adası’ndaki projede aynı zamanda askeri liman olacağı doğru mu?
-Askeri liman diye bir şey söz konusu değil. Oranın zaten kendi limanı var. Biz o adayı yeniden ayağa kaldırmak istiyoruz.
28 ŞUBAT DAVASINDA YARGI ADİL KARAR VERSİN"
-28 Şubat davası ile ilgili tartışma oldu. Bazı yazarlar şu anda Türkiye’nin AK Parti’nin en geniş koalisyona ihtiyaç var diyor... 28 Şubat için ‘FETÖ’nün kumpas davası, FETÖ’cü savcının iddianamesi diyenler de oldu. Bundan rahatsız olanlar da var. Sizin düşünceleriniz nedir ?
-28 Şubat’ın yanında olan bir kesim var. Bir de karşısında olan bir kesim var. Cumhurbaşkanı olarak bana düşen nedir? Sadece izlemektir, meselenin takibidir ve “gereği neyse bunu yargı yapar” demektir. Ama FETÖ’cü savcı demeyelim o sürece, bir veya daha fazla. Olayın sadece savcı boyutu da yok. Şu anda bu sürecin içinde olup beraat edenler var. Beraat edenleri kimse konuşmuyor. Onları da konuşmak lazım. Beraat etmeyip şu anda yargı süreci devam edecek olan isimler var. İşlerine geleni kabul ediyorlar, işlerine gelmeyeni reddediyorlar. Böyle bir anlayış olmaz. Onların o kararı veren savcıları Türkiye’de değil, yurtdışında kaçak. Bunları niye dile getirmiyorlar? Bunları da dile getirsinler. Ortada öyle ciddi bir kombinezon vardı ki bu kombinezonla birlikte o zaman bu adımlar atıldı. 28 Şubat bu şekilde yapıldı. Şu anda da yargı buradaki bu sıkıntıyı yanlışı gördü, bu suretle tekrar bu işi masaya yatırdı. Siz her verilmiş cezai sonuçlanmış bir ceza ile masaya yaptıramazsınız. Ancak bunlar vatana ihanet gibi ağır suçlar olacak ki, ancak o suçların süresi yoktur, tekrar onlar masaya yatar. Burada da böyle bir durum söz konusu. Durum bu hale gelince yeniden dosyalar gündeme geldi. Yargılama süreci tekrar başlamış oldu. Biz diyoruz ki: “Yargı burada adil bir şekilde kararını versin işi sonuçlandırsın”. Bunların içinde onların hışmına uğrayıp ölenler var, isimleri olup da öldüğü için şu anda yargı sürecinin içine girmeyenler var. Tarih en büyük şahittir.
-Savcının mütalaasında dönemin medya kuruluşlarına atıf var. Sadece askerler mi yargılanacak, sivil sorumlularla ilgili bir şey başlar mı?
-Beni yargı makamına oturtmayın. Hani şair diyor ya: “Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!”. Şunu söyleyebilirim: Biz elbette mazlumların, mağdurların yanında oluruz.
"SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI'NDAN SÜRATLİ NETİCE ALMAK İSTİYORUZ"
-Savunma Sanayi Müsteşarlığı Cumhurbaşkanlığı'na bağlandı. Gerekçesi nedir?
-Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile ilgili Başbakan olarak 11 yıllık tecrübem var. 11 yıl toplantılara başkanlık ettim, nerelerde aksama var, nerelerde yok, yakından gördüm. Sistemin birlikte çalışması lazım. Yani birbirinden ayrıldığı zaman netice almak zorlaşıyor. Şu anda Havelsan, Aselsan, Tai vs. hepsi kendi başına bir hegemonya oluşturdukları zaman netice almak mümkün olmuyor. Buraları da FETÖ istila etmişti. Ne kadar temizlik yaparsanız yapın, hala oraların hücrelerine kadar sinmişler, girmişler. Bahsettiğim kurumlar, bu ülkenin en güçlü üniteleri, kuruluşları. Bu işi şöyle bir merkeze bağlayalım, bağlarken de Başbakan da savunma sanayinde icra komitesinde olacak. Konsey içinde İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Savunma Sanayi Müsteşarı var. Yedi kişilik bir ekiple bunu böyle yöneteceğiz. Buradan seri kararlar çıkartmak ve çok başlılığı ortadan kaldırıp süratle netice almak istiyoruz. Bu kuruluşların imkanları dünyada birçok mütekabil kuruluşlarda yok. Netice almamız lazım, insan yetiştirmemiz lazım. Buraları da devreye bu şekilde sokmamız lazım.
"İSTİHBARAT BİRİMLERİMİZ TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI FAALİYETLERİNİ SÜRDÜRÜYOR"
-Afrika ziyaretiniz öncesinde, Hakkari ve Şırnak’taydınız. Bölgede terör sona ermiş gibi görünüyor. Bu noktada, artık terörle sınır ötesi mücadelenin kalıcı hale geldiğini söyleyebilir miyiz?
-Değerlendirme yaparken, konuşurken ifadelere dikkat etmemiz lazım. Duygusallığa kapılmamak lazım. Bakın daha dün üç şehit haberi geldi. Demek ki içeride terörle mücadele bitmemiş. Eskiden dağlarda büyük gruplar halindeydiler. Şimdi küçük gruplar halinde şehirlere sızma eğilimindeler. Ama istihbarat birimlerimiz yoğun bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. İçeride terörle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. İçerde mücadelenin yanı sıra, YPG, PYD dahil bölücü törörle de yurtdışındaki mücadelemiz de aynı kararlılıkla devam edecek.
"ALMANYA, HOLLANDA'YLA SON GÖRÜŞMELERİMİZ GAYET İYİ"
-Almanya Hollanda gibi ülkelerden Türkiye’ye yönelik olumlu açıklamalar geliyor. Bu ülkelerde hükümetler kurulduktan sonra oralara ziyaretler olur mu? AB sürecimizde bir canlanma yaşanır mı?
-Bu seyahatlerin olmaması için hiçbir sebep yok. Her zaman söylediğim bir laf var. Biz düşmanı azaltmaya dostu çoğaltmaya mecburuz. Biz ne Almanya’yla problemimiz var, ne Hollanda’yla, ne de Belçika’yla. Tam tersine oralarda iş başında olanlar benim eski arkadaşlarım. Bana karşı yanlış da yaptılar, o ayrı. Yoksa ben mesela Hollanda Başbakanı Rutte ile çok iyi görüşürdüm. Belçika hakeza öyle. Almanya’yı belirtmeme bile gerek yok. Steinmeier olsun, Merkel olsun, bunlarla münasebetlerimiz çok çok farklı olmuştur hep. Sorunlar oldu ama son görüşmelerimiz gayet iyi. Kudüs meselesinde görüştüğümde, kendilerinden destek istedim, onlar da bizimle aynı çizgideydiler. Birkaç gün önce Steinmeier’i teşekkür için aradım. Rutte bizimle ilişkileri geliştirmek için bazı sinyaller veriyor. Tüm bunlar memnuniyet verici. Biz AB’yle, AB ülkeleriyle elbette ilişkilerimizin iyi olmasını arzu ederiz.