BURDUR (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, 12 Eylül dönemine ilişkin, "Türkiye'de maalesef hem sağ, hem sol çok ciddi şekilde istismar edilmiştir" dedi.
Özdağ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Gelişme ve Geliştirme Birliği'nce (GEBİR) MAKÜ Konferans Salonu'nda düzenlenen, ülkücü sinemanın ilk örneği kabul edilen "Kafes" filmi konulu söyleşiye katıldı.
Özdağ burada yaptığı konuşmada, anne tarafı CHP, baba tarafı ise Demokrat Parti geleneğinden gelen bir ailede yetiştiğini anlattı. Köyde doğduğunu, genellikle sol ve Alevi bir toplumun içinde gecekondularda büyüdüğünü anlatan Özdağ, ilkokul 5'inci sınıfta ülkücü olduğunu ifade etti. O dönem kendisini sağ ve sol kavgaların içinde bulduğunu ve sağda ülkücülerin içinde yer aldığını belirten Özdağ, "Keşke kavga etmeseydik" diye çok düşündüğünü söyledi.
"Türkiye'nin solu keşke Türkiye'nin solu olsaydı. Niye Fransa'nın solcuları 'önce Fransa' der de, Türkiye'nin solcuları 'önce Rusya' derdi. Önce Çin diyorlardı. Mao, Lenin, Stalin diyorlardı. Neden Türkiye'nin kahramanlarından habersizdiler" diyen Özdağ, şöyle konuştu:
"Sonra biz niye kavga ettik? Neden dövüştük? Konuşmayı, tartışmayı, anlaşmayı neden öğrenemedik? Fikirlerin çarpışmasından 'hakikat şimşeği' doğacaktı. Ama birileri bize konuşmayı değil, tartışmayı değil, kavga etmeyi öğretti. Bizim aydınlarımız, sözde aydınlarımız, bizim askerlerimiz, siyasilerimiz, medya patronlarımız bizi kamplaştırdılar, dövüştürdüler ve buradan gerek içeride gerek dışarıda rant devşirdi birileri. Türkiye'nin hep zayıf olmasını istediler. Bunu sağ da idrak edemedi sol da idrak edemedi."
- "Çıktığımızda çoktan sonbahar olmuştu"
12 Eylül 1980'de cezaevine girdiğinde mevsimin bahar olduğunu anlatan Özdağ, "Bütün sağcılar ve solcular bir daha hiç bahar mevsimi tanımadılar. Çıktığımızda çoktan sonbahar olmuştu. Türkiye'de maalesef hem sağ hem sol çok ciddi şekilde istismar edilmiştir. Bu benim düşüncem. Bana kızabilirsiniz. Ben 7 yıl cezaevinde kaldım. İşkence gördüğüm için akciğerlerimden rahatsızlandım" diye konuştu.
1980'de üniversiteyi yeni bitirmiş bir delikanlı olarak elleri kelepçeli cezaevine konulduğunu anlatan Özdağ, "7 yıl hürriyetimden alı konuldum. Ama yıllar geçti. İçimde benim acılarıma annelik yapan şehirden parlamentoya gittim. Milletvekili oldum. Hayallerim, sevdalarım, ülkülerim aynıydı. Bir büyük Türkiye'ye inanıyordum. Özgür ve zengin Türkiye'ye inanıyordum" dedi.
Özdağ, cezaevinde annesine yazdığı şiir ile cezaevine girmeden nişanlısına yazdığı mektubu okudu.
- "Çile çekmiş vatanseverlerin derdi anlatıldı"
"Kafes"in senaryo yazarı Lütfü Şehsuvaroğlu ise filmi Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" romanı ile "Babam ve Oğlum" filmine "kıskançlık" olarak yazdığını dile getirdi.
Şehsuvaroğlu filmde mağdur edilmiş, çile çekmiş vatanseverlerin derdinin anlatıldığını belirterek, "Ortak derdini anlatırken, aslında bin yıllık aşkımızı anlattık" ifadesini kullandı.
Filmin yapımcısı Yasemin Nak ise "Kafes''in çıkış noktasının "Hangi düşünceye inanırsanız inanın derdimiz vatan, tek bayrak, tek vatan..." olduğunu belirtti.
Söyleşide Kafes filminin fragmanı da gösterildi.