KAYSERİ (AA) - Türk sinemasının ünlü isimleri Eşref Kolçak, Can Kolukısa, Yusuf Sezgin ve Bahar Öztan, "4. Uluslararası Kayseri Altın Çınar Film Festivali" kapsamında düzenlenen "Yeşilçam'ın Ustaları" etkinliğine konuk oldu.
Forum Kayseri Sinema Salonu gerçekleşen etkinlikte konuşan Eşref Kolçak, Türk sinemasının siyah beyaz filmleri döneminde oyunculuğa başladığını belirterek, "Biz her şeyi kendimiz hazırlıyorduk. Ne mutlu bana ki hep güzel şeyler yaptık. Gençler 'Ne kadar güzel filmler yapmışsınız' diyorlar." dedi.
Kolçak, kendi jenerasyonlarının iyi filmlere imza attığını ifade ederek, "Bizden sonraki jenerasyonda, son zamanlarda sinemamızda biraz hoş olmayan filmler olduysa affedin. Zannediyorum sinemamız yine bizim sinemamıza, Türk sinemasına dönecektir. Temennim bu, bundan sonraki sinemamız çok daha güzel şeylerle izleyiciyi karşılaştıracaktır." diye konuştu.
Sinemada 1950 yılında büyük bir değişim olduğunu aktaran Kolçak, Ayhan Işık, Turan Seyfioğlu, Neriman Köksal gibi isimlerin sinemayı izleyicilere sevdirdiğini belirterek, "1990'dan sonra Türk sinemasında ne yazık ki porno rezaleti çıktı ve aileler sinemadan kaçtı." dedi.
Eşref Kolçak, şöyle konuştu:
"Sinema haliyle çok büyük bir çöküntü yaptı. Bugünkü gençler ne yazık ki sinemaya gereken ilgiyi göstermiyorlar. Bir iki tane yeni kişilerle çalıştım, olacak iş değil, bana 'saat 08.00'de gel' dediklerinde ben 06.00'da hazırlanıyorum. Yeni yetmeler iki üç saat sonra geliyor ve ilk söyledikleri laf 'Benim işim ne zaman biter?' oluyor. Bitti, ben şimdi bu oyuncuya ne tavsiye edeyim, o zaten angarya diye geliyor. İşi biter bitmez çekip gidiyor. Biraz efendi olsunlar."
Yusuf Sezgin de geçmişte çektikleri filmlerde diğer oyuncularla senaryo okuma provası yaptıklarını ifade ederek, "Koşullar bugünkü gibi değildi. Kendi kostümlerimizi kendimiz alırdık, sete giderken eşyalarımızı kendimiz taşırdık ama oyuncular arasında da birlik beraberlik saygı vardı. Bunlar filmlere yansırdı. Halk bizlerle yetişti, televizyon yoktu, sinema vardı. Hala yollarda giderken bize soruyorlar, 'Niye oynamıyorsunuz?' diyorlar. " diye konuştu.
Bahar Öztan ise sinemaya reklam filmleri ile adım attığı bilgisini vererek, şunları anlattı:
"Adımdan önce 'gamzeli güzel' olarak meşhur oldum. Barış Manço ile fotoromanlar çektik sonra film teklifleri geldi. Yapıp, yapamayacağımdan endişe ederken kendimi sinemanın içinde buldum. Sinema beni çok sevdi, ben de sinemayı çok sevdim. Büyük duayenlerle çalıştım bugüne kadar, İlyas Salman, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın gibi bütün duayenlerle film çektim."
Can Kolukısa ise 1950'li yılların Türk tiyatrosu ve sinemasında dolu dolu geçen yıllar olduğunu aktararak, şunları ifade etti:
"1952 yılında İstanbul Üniversitesi Talebe Federasyonu'nun teşviği ve gayretiyle, başında Dilligil hocanın olduğu 'Gençlik Tiyatrosu' grubu kurulmuş. Türkiye'nin çok önemli noktalarında değişik görevlerdeki Hüsnü Çınar, Metin, Nevra Serezli, İzzet Günay gibi isimler vardı. Üniversitede tiyatroyu sanki profesyonelmiş gibi oynamaya başladık. Haftada 5 gün tiyatro oynuyorduk."
Aynı yıllarda sinemanın da aktif olduğunu, tiyatrodan kalan vakitlerinde sinemaya giderek filmleri izlediğini, Türk sinemasının ve tiyatrosunun geçmişte bugünkü imkanlara sahip olmadığını vurgulayan Kolukısa, "1958 yılında İstanbul'da 37 sahne perde açıyordu. Sinemacı arkadaşların da tiyatro yapmak istekleri olabilirdi ama bizden daha yoğunlardı, 15 günde bir film bitirmek zorundaydılar. Biz onları, onlar da bizi seyretmeye gelirdi, hep birlikteydik. İstanbul bugünkü gibi kalabalık değildi, arkadaşlarımızın oyunlarına gitmediğimiz zaman birbirimizden özür diliyorduk." diye konuştu.
Kolukısa, her iki sanat alanındaki oyuncuların idealist olduğunu belirterek, sinema yaşamının çok yoğun olmadığını, her iki alanda da hizmet verdiğini belirtti.