17 °c

Hattat Necmeddin Okyay anıldı

İSTANBUL (AA) - Hüsnü hattan ebruya, mücellitlikten kemankeşliğe kadar pek çok alanda verdiği eserlerle tanınan ve bu nedenle "hezarfen" lakabıyla anılan Mehmed Necmeddin Okyay, vefatının 40. yılında anıldı. Üsküdar Belediyesince Bağlarbaşı Kültür Merkezinde, Mehmet Nuri Yardım'ın moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte konuşan Necmeddin Okyay'ın öğrencisi Prof. Dr. Uğur...

Kültür-Sanat Haberi
Hattat Necmeddin Okyay anıldı
Hattat Necmeddin Okyay anıldı

İSTANBUL (AA) - Hüsnü hattan ebruya, mücellitlikten kemankeşliğe kadar pek çok alanda verdiği eserlerle tanınan ve bu nedenle "hezarfen" lakabıyla anılan Mehmed Necmeddin Okyay, vefatının 40. yılında anıldı.

Üsküdar Belediyesince Bağlarbaşı Kültür Merkezinde, Mehmet Nuri Yardım'ın moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte konuşan Necmeddin Okyay'ın öğrencisi Prof. Dr. Uğur Derman, fotoğraflar eşliğinde hocasının yaşamını ve sanat hayatını anlattı.

Okyay'ın 1883'te Üsküdar'da doğduğunu ve 90 yıllık ömrünün 78 yılını burada 4 dönümlük ahşap bir evde geçirdiğini belirten Derman, hocasının ilk hat eğitimini Ravza-i Terakki Mektebi'nde aldığını söyledi.

Necmeddin Efendi'nin eline sülüs ve nesih yazının inceliklerini öğrendiği dönemde bir ebrulu kağıdın geçtiğini dile getiren Derman, kısa sürede ebruya merak saran hocasının ebru sanatını öğrenmesi için Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Ethem Efendi'ye gönderildiğini aktardı.

Prof. Dr. Derman, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Necmeddin Bey, Ethem Efendi'den kadim ebru sanatının inceliklerini öğrenmeye başlar. Necmeddin Bey, maalesef hocasıyla çok uzun süreler teşrik-i mesai içerisinde olamamıştır. Talebeliğe başladıktan 8 ay sonra hocası vefat etmiştir. 8 ay gibi kısa bir sürede ebru öğrenilemez. Necmeddin Bey, çok çalışır, hocasının anlattıklarını özümseyerek günlerce ebru teknesinin başından kalkmaz. Hoca, kağıt aharlamayı ve ince marangozluğu da İbrahim Ethem Efendi'den öğrenmiştir."

- "Celi ve tuğra sanatında ustalaşmıştır"

Hocasının 1915'te Medresetü'l Hattatin okuluna başladığını ifade eden Derman, "O dönemlerde medresenin Müdürü olan Arif Hikmet Bey, Üsküdar'da Necmeddin Efendi'nin yazılarını görerek 'Necmeddin'i bana gönderin yazı hocası yapayım' der. Sülüste Reisülhattatin Hacı Kamil Akdik'e, celi ve tuğra sanatında da Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer'e talebe olmuştur. Necmeddin Bey'in Medresetü'l-Hattatin'e hoca olması bu tarihten bir yıl sonrasına tevafuk eder. Necmeddin Bey, hat bölümünde olmasa da ebru sınıfında hocalığa başlar. Böylelikte bir müessesede hem talebe hem de hoca olarak bulunmuş olur." bilgisini verdi.

Uğur Derman, hocasının 1918'de hat sınıfından mezun olduktan sonra 1924'te medreselerin kapatılmasıyla Medresetü'l Hattatin'in de kapılarına kilit vurulduğunu ifade etti.

Sanatın neredeyse bütün dallarıyla meşgul olan Necmeddin Bey'in aynı zamanda 1910'lu yıllardan itibaren şiirle de ilgilendiğini kaydeden Derman, hocasının aruz vezni ile yazdığı şiirlerinin de şairler tarafından takdir edildiğini söyledi.

Derman, son olarak İstanbul'un kuşatmadan kurtuluşunu hocasının kendisine anlattığı şekliyle dinleyiciyle paylaştı:

"Düşman zırhlıları İstanbul Boğazı'nı terk ederken hocamız Üsküdar'daki evinin bahçesinden boğazda olup biteni görür ve hemen talik yazıyla 'Gel keyfim gel' yazar. Hocamız, düşman askerlerinin gidişini 'Gel keyfim gel'e bakarak, kahve içerek kutlar. Bir sanatçının elinden ancak bu gelir."

Sıradaki Haber