İSTANBUL (AA) - SALİHA ÖZDEMİR - Sahne dergisi imtiyaz sahibi Murat Demirbaş, "Refik Erduran'ın kendisine verilen alan elinden alınınca, bir mahremiyeti böylesine muhbirlik faaliyetine dönüştürmesi çok çirkin." dedi.
UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) Hırvatistan Merkezi Başkanı Zelijka Turçinoviç'in, Hırvat Tiyatro Festivali'ne davet edilen Devlet Tiyatroları Genel Müdür Vekili Nejat Birecik ve İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Zafer Kayaokay'ın etkinliklere katılmadığı iddiası üzerinden yaşanan tartışmalar sürüyor.
Tartışmalara dahil olan eski Devlet Tiyatroları Edebi Kurul Başkanı Refik Erduran'ın açıklamalarında yer verdiği Nejat Birecik ile görüşmesinde yer alan üçüncü kişi olduğunu ifade eden Sahne dergisi imtiyaz sahibi Murat Demirbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Erduran'la dergi için yaptığı bir röportaj vesilesiyle tanıştığını anlattı.
Demirbaş, şöyle devam etti:
"Refik Erduran'ın kendisine verilen alan elinden alınınca, bir mahremiyeti böylesine muhbirlik faaliyetine dönüştürmesi çok çirkin. Sözünü ettiği Sinanoba’daki görüşmedeydim. Mahremiyet ağır bir sandıktır, dikkatli açmak gerekir. Hasta ve yorgun bir yaşlıyı ziyaret etmek için, kendisinin ısrarları üzerine, o dönemde Edebi Kurul Başkanı da olması sebebiyle Refik Erduran ile görüştük ve bize yakışanı yaptığımıza inanıyorum. Kendisinin yorgunluğu yazarlığı ile de sınırlı değil ki, garsonların ifadelerinden medet ummaya başlamış."
Tartışmaları başlatan Turçinoviç'in mektubunun bir algı operasyonu oluşturmak için yazıldığı görüşünü ileri süren Demirbaş, mektubun nereye kime yazdığı belli olmadığını, etkinlikten 13 ay sonra bir mektup yazma gerekçesini anlayamadığını kaydetti.
Demirbaş, mektuptaki ifadelerde hatalar olduğuna değinerek, şöyle konuştu:
"Yazının Türkçe çevirisinde 'Genel Müdür Vekili A. Nejat Birecik ve İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdür Vekili Zafer Kayaokay' diyor. Sayın Turcinoviç, adı geçen kişilerin vekaleten müdür olduklarını nereden biliyor? Üstelik, Kayaokay vekaleten değil asaleten müdürdür. Yine yazıda 'masrafları Hırvatistan ITI tarafından karşılanan' diye bir ibare var. Oysa, 10 Nisan 2015 tarihli bakanlık onayı ile etkinliğin uçak biletleri ve harcırahının Devlet Tiyatrosu tarafından karşılanacağına dair bakanlık oluru var."
Mektupta UNESCO’ya özel bir vurgu yapıldığını ifade eden Demirbaş, konuya "uluslararası skandal süsü" verilmek istendiği görüşünü savundu.
Demirbaş, mektupta yer alan "turist rehberi" ifadesinin de altını çizerek, şunları kaydetti:
"Konudan haberdar olunca kendisi de bir mektup yazan tercüman Rosana Zepp, orada eşlik ettiği yetkililerin iki gün boyunca neler yaptıklarını anlatıyor zaten. Zepp'in mektubunda ifade ettiği gibi, Turcinovic 3 kez görüşme talebini neden geri çeviriyor acaba? Türkiye'nin Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ile sanatsal iş birliği kurma ihtiyacı yoksa neden davet etmiş? Kendisi, 16 Nisan'da Anna Karenina oyununu izlemiş mi? İzlediyse neden Türk yetkililerle orada görüşmemiş?"
- "Her kabine değişiminde bürokrasiye malzemeler sunulur"
Türkiye'deki her kabine değişiminde Bakanlık bürokrasisine benzeri malzemeler sunulduğu fikrini paylaşan Demirbaş, "Birileri sanat kurumlarını dizayn etmeye mi çalışıyor? Farkındaysanız, tiyatro kamuoyu önüne daima entrika ve hakaret oluştuğunda geliyor. Toplumsal ayrıştırmayı kendine kalkan yapanlar bu çatışmayı derinleştiriyor." diye konuştu.
Demirbaş, "tartışmadan nemalanan" herkesin kendini tarif etmeye kalkıştığı düşüncesini dile getirerek, şunları ifade etti:
"Bir taraftan herkes günlerdir Cumhuriyet gazetesindeki manşeti belirlemeye çalışıyor. Bunun sanata, tiyatroya bir faydası yok. Hatta bu haberleri yapan gazetecilerin muhalifliğine de bir faydası yok. Ve sonradan anlıyoruz ki, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı beye de mektuplar yazılmış ve bu mektupta da bazı sanatçılar ispiyonlanarak bir takım telkinlerde bulunulmuş. Bu eski alışkanlıkların tezahüründen başka bir şey değil."
Yaşananlar üzerine bazı sanatçıların ITI yönetiminin değişmesi isteğiyle imza kampanyası başlattığını hatırlatan Demirbaş, 2005 yılından bu yana neden böyle bir girişimde bulunulmadığının düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Demirbaş, "Şimdi kendilerinin ismi geçti diye mi harekete geçiyorlar?" diyerek, şu yorumu yaptı:
"Sanatçıların örgütlülüğü ile ilgili çok ciddi sorunlar varken bir tek Refik Erduran’a saldırarak bu entrikaların sonunu getirebilir miyiz? Bu durum Türk tiyatrosu adına kaygılanmamız gereken bir düzeyi işaret ediyor. Nejat Birecik göreve atandığında eleştiriler belli başlıklarda toplanıyordu. Kurum dışından olduğunu, kurumu kapatmaya geldiğini söyleyenler vardı. Bugünkü tablo bu eleştirilerin hepsinin boşa çıktığını gösteriyor."
- "Eski düzeni bozulanlar demokratik bir söylem uydurmaya çalışıyor"
Türk tiyatrosunda benzer tartışmaların daha önce de yaşandığına dikkati çeken Demirbaş, sadece medeni sınırlar içerisinde gerçekleşen tartışmaların Türk tiyatrosuna faydası olabileceğini dile getirdi.
Demirbaş, Türk tiyatrosunda bir değişim ve dönüşüm süreci başladığı görüşünü paylaşarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu bir dip dalgası. Doğal olarak eski düzeni bozulanlar buna demokrat bir söylem uydurmaya çalışıyorlar. Ödenekli tiyatrolar kamusal özelliğini kaybetmenin eşiğinde, tiyatromuzun 50-100 yıl sonrasını planlayarak yeniden bir yapılandırmaya gidilmesi şart. Sistem tıkanmış durumda ve bunu gündelik politikanın malzemesi haline getirerek çözemeyiz. Yeniden yapılanma devrimci bir tutumdur. Korkularımızla yola çıkarsak, bu ya sanatımıza ya halkımıza güvenmediğimiz anlamına gelir."