İSTANBUL (AA) - Zeytinburnu Belediyesince düzenlenen "Bir Hayat Bir Hikaye" söyleşisine öykücü Necati Güngör konuk oldu.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde öykücü Hüseyin Su'nun moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, Necati Güngör'ün hayatı, öykü anlayışı ve Türkiye'nin güncel öyküsünün durumu konuşuldu.
Hüseyin Su, Güngör'ün biyografisi hakkında bilgi vererek, öykü anlayışı hakkında şunları söyledi:
"Döneminin sosyal ve siyasal atmosferini ve o dönemin Türkiyesi'nin sanat ve edebiyat anlayışını Necati Güngör öyküsünden okuyabiliriz. Toplumcu, gerçekçi bir damara sahip olan Güngör, köy edebiyatı yazarlarının açtığı yoldan gider ama onun öyküsü köy edebiyatından birtakım farklar arzeder. Özellikle ilk kitaplarında Anadolu insanı maddi ve manevi gerçekliğiyle anlatılır. Güngör, halk hikayeleri, masallar, söylencelerin simge ve imgeleri ile öyküsünü zenginleştirmiştir."
Su, Malatya'da büyüyen Güngör'ün, Battal Gazi Destanı, Dede Korkut hikayeleri, Anadolu masalları ve sözlü kültür geleneğinden faydalandığını aktardı.
Necati Güngör de, Su'nun tespitlerini doğru bulduğunu ifade ederek, "Evimizde iki tane kitap vardı. Biri Yunus Emre, diğeri Karacaoğlan divanıydı. Onları okuduktan sonra şiir yazmaya heves ederek, edebiyata şiirle başladım." diye konuştu.
Yetiştiği ortamda, okuması yazması olmayan kişilerin de etrafındakilere hikayeler anlattığını kaydeden Güngör, şunları anlattı:
"Bu zengin dilden faydalandım. Daha sonra Dede Korkut öykülerini okuduğumda bu dilin Malatya'da büyüdüğüm ortamda yaşadığını gördüm. Malatya'daki insanların kullandığı dil ile Dede Korkut hikayelerindeki dil arasındaki paralellik dikkatimi çekiyordu. Bunun kıymetini İstanbul'a gelince anladım. Anadolu insanı duyguya açık, duyguludur. Türkülerimiz, aile ilişkilerimiz, destanlarımız duygusaldır. Duygulu metinler üretmek bende bir zaaf olarak bulunuyorsa, bunun sebebi Anadolu insanının da böyle olmasıdır."
- "Genç yazarlara yol gösteren eleştirmenler yok"
Güngör, kendi öykü anlayışıyla ilgili Su'nun toplumcu, gerçekçi anlayışına sahip olduğu tespitine değinerek, "Bu tespit benim ilk iki kitabım için geçerlidir. Özellikle İstanbul'da metin yazarlığı yaptığım dönemde öykü dilim ve anlayışım değişti. Daha çok rüya, gizem, masal gibi temalar ağırlık kazanarak, Türkiye kültüründen beslenen bir büyülü gerçekçiliğe yaklaştım." şeklinde konuştu.
Son dönem öykücülüğünün sorununun "bakışsızlık" olduğunu söyleyen Güngör, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bugün yazılan öykülerde bir vatansızlık hissi göze çarpıyor. Sait Faik Abasıyanık, Refik Halit Karay gibi yazarların herhangi bir metnini okuduğumuzda metnin onun kaleminden çıktığını anlarız. Bugünün yazarları için bunu söyleyemiyorum. Mesela, yakın zamanda jüri olarak bulunduğum bir yarışmada, değerlendirdiğim 20-30 kitap arasında bir tane bile iyi kitaba rastlayamadım. Bu kimliksizleşmenin sebebi bugün yazarlara yol gösteren eleştirmenlerin olmamasıdır. Genç yazarlara yol gösteren eleştirmenler yok."
Güngör, etkinlik sonunda dinleyicilerin sorularını yanıtladı.