Cumhurbaşkanı Erdoğan: Başkanlar görevi bırakmazsa...
Cumhurbaşkanı Erdoğan "İstifası istenen belediye başkanlarının buna yanaşmamaları ve direnmeleri halinde ne olur?" sorusuna, "Ben öyle bir yola tevessül etmelerini düşünemem, düşünmek de istemem. Çünkü onun neticesi ağır olur" diye konuştu. Erdoğan'ın uçakta gündeme dair değerlendirmeleri şöyle;
7-8 Kasım 2013 tarihinde Polonya’ya bir ziyaretim olmuştu, bu ziyaretimden sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk ziyaretimi yapıyorum. Türkiye-Polonya ilişkilerinin 603. yıldönümü. Bu süre içinde 25 yıl savaş türü arada olumsuz bazı gelişmeler olsa da, gerekli Osmanlı gerek Cumhuriyet döneminde ikili ilişkilerde genelde sulhun hüküm sürdüğü bir ilişki söz konusu. Osmanlı devleti, taksimle işgal edilen o zamanki adıyla Lehistan’ın yanında olmuştur. Bunlar için nükte olarak kullanılan Lehistan sefiri yolda ifadesi kadirşinaslığın sembolü haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı da bugün bir iki kez kullandı. Polonya, günümüzde Avrupa Birliği üyeliğimize destek veren ülkelerin başında yer alıyor. Polonya Avrupa Birliği’nin altıncı büyük ekonomisi durumunda. Ticaret hacmimiz altı milyar dolara ulaştı, hedef 10 milyon dolara ulaştırmak. Burada 5 anlaşma imzaladık.
"Askeri ilişkilerimiz güçlü bir konumda"
Ekonomik, siyasi ve kültürel ilişiklerimiz güçleniyor, askeri ilişiklerimiz zaten NATO’da beraber olduğumuz için güçlü bir konumda. 2015’te 500 binden fazla Polonyalı turist ülkemizi ziyaret etti, şu an itibariyle bu yıl 205 bin Polonyalı turist ülkemizi ziyaret etmiş durumda. Bir milyon turist hedefine ulaşabilir miyiz, ulaşırız. Aslında Schengen olayı çözülse buna rahatlıkla ulaşma imkanı var. İş formuna katılım iyiydi. Burada da birlikte işadamlarını ziyaret etme imkanımız oldu. Varşova da bir dostluk anıtı yapılması talepleri olmuştu, Laziyenki Parkı’ndaki Türk evinin yeniden yapılması konusu gündemimizde, bunu kendilerine rica ettik, 200 metre karelik alan, büyükelçimiz bununla ilgili görüşmeleri takip edecek. Osmanlı askerini temsilen bir anıt yapılması söz konusu. Türk atları su içerse nehirden Polonya özgür olacak diye bir efsaneleri var. 1621 tarihli Potin anlaşmasını resmeden tablonun restorasyonu söz konusu. Bir de ünlü Polonyalı bir ressamın, İstanbul’un fethiyle alakalı tablosunun Türkiye’ye getirilmesi konusunu sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuk. Şu anda onu kullanmıyorlar, rulo halinde duruyor. Bunu da büyükelçimiz takip edecek.
"Polonezköy muhtarı da bizimleydi"
Senato başkanıyla da konuştuk. Beykoz’da Polonezköy mahallesinin aramızda önemli bir kültür köprüsü olduğunu paylaştık. Oranın muhtarı da bu seyahatte bizlere refakat etti, uçakta bizimle. Polonyalılar bundan dolayı da mutlu oldular. Avrupa ve Ortadoğu’daki son gelişmeleri de ele aldık. Kendilerini bu konularda bilgilendirdik. Bir gün gibi kısa bir zaman diliminde yaptığımız bu temasların, bereketli geçtiği kanaatindeyim. Cumhurbaşkanı ile önce dar kapsamlı, sonra heyetler arası görüşmemiz oldu. Meclis’i ziyaretimiz oldu, Senato’yu ziyaretimiz oldu, Meçhul Asker anıtını ziyaret ettik, bu vesile ile programımızı akşam yemeği ile noktaladık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilerin sorularını da yanıtladı. İşte Erdoğan'ın gündeme dair açıklamaları;
"Almanya ile ilişkilerde düzelme olur mu?"
- Avrupa Birliği’ne yeni katılan ülkelerle aramız iyi, onlardan destek de alıyoruz, ancak çelik çekirdek (kurucu) ülkelerle sıkıntılar devam ediyor. Almanya seçimleri geride kaldı, Alman liderlerinin söylemlerinde değişiklik var gibi. Önümüzdeki süreçte bir düzelme olur mu ilişkilerde?
Bu zaman zarfında ilişkiler maalesef çok hırpalandı. Doğrusu ciddi manada bizi çok üzdüler. Ama siyasette, uluslararası ilişkilerde esas olan ilişkileri koparmamaktır. Dolayısıyla ipler koparılmamalıdır. Nitekim bizim şu anda yaptığımız da ipleri koparmadan ilişkileri devam ettirmektir. Tabii ki muhataplarımızın da olumlu yaklaşım içinde olmalarını bekliyoruz. Temenni ederim ki, sonuç iyi olur.
Haşdi Şabi ve Barzani
- Barzani’nin yanlış hesabı Bağdat’tan döndü dersek, şimdiki durumda Türkiye Irak’ın kuzeyinde İran’ın etkisini artırmasından endişe etmeli mi? Barzani yüzünden, düne kadar sorunlu gördüğümüz (Şii) Haşdi Şabi örgütüne destek verdik gibi algı var. Türkiye bu ikisinden birine mahkum olmak zorunda mı?
Türkiye, dediğiniz tarzda birilerine mahkum değildir. Biz kendi politikamızı kendimiz belirleriz; kendi hareket kabiliyetimizi kendimiz belirler, adımımızı da ona göre atarız. Bildiğiniz gibi bu süreç yeni başlamadı. Aylar öncesinden başladı. Biz Barzani’ye de yeğenine de bu konuları defaatle anlattık. ‘Bu gidiş iyi değil, yanlış yapıyorsunuz, gelin bu işleri yoluna koyalım’ dedik. ‘PKK ile mücadelede gereğini yapmadınız, bize verilen sözleri yerine getirmediniz, biz ise size hep yardımcı olduk, olmaya devam ediyoruz’ dedik. Özel temsilcilerimizi gönderdik, sanki biz onlara borçluyuz gibi bizim özel temsilcilerimize farklı yaklaşım ortaya koydular. Kerkük’te, biliyorsunuz, orada farklı farklı paçavralar dalgalandırdılar. Maalesef bunlara da Barzani göz yumdu. Sonuçta ne oldu? Kerkük’ü sanki kendilerininmiş gibi pazarlık konusu yaparak havalara giren valileri kaçtı gitti. Bayrakların çekildiği gün orada eğlenceleri hangi noktadaydı, şimdi hangi noktaya geldik. Olayın tarihine bakınca Türkmenlerin orada bir geçmişi var. Sen oradaki Türkmen’i, Arap’ı görme, orayı bir işgalci gibi ele geçirmeye çalış! Bu noktada Talabani’nin de durumu var, onların da yaklaşım tarzı burayı bu hale getirdi. Şimdi ne oldu, birbirlerine girdiler, bizi sattı diyorlar.
Orada Haşdi Şabi denilen grubun içinde Şii Türkmenler de var, orada böyle bir gariplik söz konusu. Şu anda vekil olarak atanan vali ile ilgili bir süreç var. Bu geçiş sürecinde onunla yürüyüp sonra buraya federal yapı yani Bağdat yeni bir ismi atayacak. Bununla ilgili süreç devam ediyor, biz de gelişmelerin takip ediyoruz.
Bizim İran ziyaretimiz çok önemliydi. Biliyorsunuz, Başbakan Binali Yıldırım, Irak’ı ziyaret etmişti, bu arada Dışişleri Bakanımızla üç dört arkadaşımızın Bağdat ziyareti söz konusu olabilir. Benden de bir davet bekliyor Bağdat, kendisine (Irak Başbakanı İbadi’ye) bir davet yapmak; Suudi Arabistan ziyaretinden önce veya sonra Türkiye’ye davet etmek suretiyle, tüm bu konuları birlikte değerlendirebiliriz. Biliyorsunuz, Kuzey Irak’ta bölgesel yönetime, hava sahamızı tamamen kapattık. Karada ne yapılacağına dair görüşmeler de devam ediyor. Sınırları merkezi yönetime teslim edecekler mi etmeyecekler mi, bakacağız. Merkezi yönetime sınırları teslim ederlerse Kuzey Irak yönetimindeki halkın ihtiyaçlarının Bağdat’tan karşılanması şartını getireceğiz. Biz sınır kapılarını daha kapamadık, ama her an bu da olabilir. Ayrıca Haşdi Şabi’nin Sincar’ı ele geçirdiği, Mahmur’u ele geçirdiği yönünde haberler var. Bunlar kesinse muhataplarımızla ayrı bir çalışmayı yapmak durumunda kalabiliriz.
"Vize krizi uzun süre gündemde kalmaz"
- ABD ile vize krizinde son durum nedir?
Ben meseleyi, uzun süre gündemde kalması muhtemel bir sorun olarak görmüyorum. Gelen heyet burada bu işi bitirmek için geldi. Görüşmeler başladı ve devam ediyor. Temennim görüşmelerden en kısa sürede netice elde edilmesi, vize meselesinin geride bırakılması, ilişkilerin normal seyrine girmesidir.
- İstisna dendi? Hastalar için... Bunu ABD tarafının bir yumuşama sinyali olarak görmek mümkün mü?
Belirli durumlarda istisnalar olabileceğine dair haberler çıktı. Ama dediğim gibi, bu konudaki görüşmeler devam ediyor.
ABD ile krizi yol açan isimlerden Metin Topuz tutuklandı. Ancak N.M.C. adlı ikinci bir isimden de bahsediliyor, konsoloslukta saklandığı iddia ediliyor.
Haberlere de yansıdı, hatta eşinin ve kızının ifadeleri alındı. Ardından da eşi ve kızı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ortada bir suç söz konusu ise yasaların gereği ne ise o yapılır. Yargı kanunlar doğrultusunda durumu inceler ve gereğini yapar.
Baykal'ın sağlık durumu
- Deniz Baykal’ın sağlık durumu ciddi. Üçüncü ameliyatı geçirdiğine dair haberler var..
Biliyorsunuz, kendisini hastanede de ziyaret ettim. Ben ziyaret ettiğimde, gözünü rahat açamasa da, cevap verebiliyordu. ‘Sağolun sağolun’ diyordu. Doktorum Serkan Topaloğlu aracılığıyla da durumunu yakından takip ediyorum. Allah şifalar versin.
Belediye başkanlarının durumu
- Bazı belediyelerdeki görev değişikliği süreciyle alakalı farklı farklı iddialar ortaya atılıyor. Mesela Melih Gökçek’in kimileri odasını topladığından söz ederken, kimileri de direndiğinden bahsediyor. Belediyelerle ilgili son durum nedir?
İstanbul’da, Kadir Topbaş bey, Çevre ve Şehircilik Bakanımızın kendisiyle görüşmesine olumlu yanıt verdi, istifasını o şekilde gönderdi. Ardından Düzce’yle, genel başkan yardımcımız görüştü, o da istifasını verdi. Zannediyorum dün veya bugün Niğde’nin istifasını verdiğini duydum. Şu anda Balıkesir’e istifasını verme talebimiz iletildi. Hakeza Melih beye, kendisine bu durum iletildi. Bursa aynı şekilde. Bursa’yla da yarın büyük ihtimalle sayın Başbakan veya ilgili genel başkan yardımcımız veya şahsım görüşeceğiz. Bunları yaparken bir şeyin gayreti içindeyiz: Bu makamlara bağımsız adaylar olarak gelinmiyor, bir partinin gösterdiği adaylar olarak geliniyor; bu görevleri biz asla terkedilmeyecek ilanihaye kalınacak koltuklar olarak göremeyiz. Dolayısıyla böyle bir adımın atılması gerektiği zaman, arkadaşlarımızın, ‘Ben, bu davanın elemanıyım, benim yetkili kurullarım madem ki böyle bir kararı vermişler, ben de ilgili merciye istifamı veririm’ demeleri lazım. İstifa, partiden ayrılma kopma demek değildir. Parti, istifasını veren arkadaşları çok daha farklı yerlerde değerlendirir. Zaman içinde çok daha farklı yerler oluşacaktır, değerlendirilirler. İl başkanları toplantısında da söyledim, olaya böyle bakmak lazım; ‘Ben buraya geldim, burada ilanihaye kalayım’ olmaz.
Sorunlar olduğu için yapıldı
- Geçtiğimiz günlerde diğer partilerin belediye başkanlarında da değişim gerekliliği olabileceğinden söz etmiştiniz...
Diğer partilerde hiç bir sorun yok gibi düşünülmemeli anlamında söyledim. Sorun varsa, ilgili partilerin yönetim kadroları gereğini yapmıyorsa, İçişleri Bakanlığı inceleme başlatmak durumunda kalabilir. Örneğin, kayyum atamaları niye yapıldı? Dediğim türden sorunlar olduğu için yapıldı. Şu anda medya olarak kayyum atamalarının yapıldığını yerleri bir inceleyin. Oralara kayyum atanmamış olsaydı, onlar devletten aldığı paraları yine Kandil’e göndermeye devam edeceklerdi. Bazı arkadaşlar zaman zaman çıkıyor, kendi çevremde de var, ‘Bu kayyum atamaları doğru oldu mu?’ diyorlar. Ama şunu unutuyorlar: Oralardakiler belediye hizmeti verselerdi, kayyum atanması gibi bir süreç tabii ki olmazdı. Vatandaşımız belediyeden kendisine hizmet bekler. Bu hizmet yapılmıyorsa, vatandaş belediyeye değil, hükümete küfreder. Oralarda adım atma konusunda aslında geç bile kalındı.
Neticesi ağır olur
- Peki AK Parti’nin istifalarını istediği başkanlar buna yanaşmazlarsa, istifa etmemekte direnirlerse ne olacak?
Ben arkadaşlarımızın, öyle bir yola tevessül etmelerini düşünemem, düşünmek de istemem. Çünkü onun neticesi ağır olur.
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin üniversite sınavlarının kaldırılması yönünde bir görüşü ve açıklaması oldu. Başbakan Binali bey de konunun değerlendirilebileceğini söyledi.
Açıklamalarının detaylarını bilmiyorum. Bu işin tamamen imtihansız yapılması ne kadar mümkün? Neye dayanarak o tür bir şey söylediler? Sundukları alternatif nedir? Tüm bunları konuşmak, ciddi biçimde ele almak, ortak akılla bir değerlendirme yapmak lazım. Mesela TEOG’un yerine ne geleceği bu hafta büyük ihtimalle sonuçlandırılacaktır. D8 falan cumadan itibaren gündem yoğunlaşacaktır. Ama yarın veya Perşembe, karara bağlayabilirsek yerine ne gelecek, bu konuda adımını atarız.
Kılıçdaroğlu ve besmele
- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sırbistan’dan gelecek etler besmele ile kesilmiyor diye bir açıklaması oldu...
Sayın Kılıçdaroğlu besmele konusunda öyle bir hassasiyet göstermişse, bu sevinç verici. Bu önemli bir gelişme. Fakat şunu bilmesi lazım. AK Parti hükümeti bu tür alımlarda bunu en ince teferruatına kadar inceler, alımlarını da ona göre yapar. Bir kısmı canlı bir kısmı karkas bir kısmı da löp et. 5 bin ton üzerinden konuştuk, 1500 tonunun da Sırbistan’ın Sancak bölgesine verilmesini teklif ettik. Oradan da alalım ki ekonomik olarak Sancak’ta bir hareketlilik olsun diye düşündük. Kılıçdaroğlu, Sancak’ta kimlerin yaşadığından haberdardır inşallah. Yine de besmele konusunda öyle bir hassasiyet sergilemiş olması, kendisi adına önemli bir gelişme..
"Tapu müdürü olsa sorun yok!"
- Müftülerin nikah kıymasına da itirazları var...
Partilerin bir kısmının itirazı var. Kendisinden öyle bir itiraz duymadık. O konuda partimiz çalışmalarını yürütüyor, netice olacak. Tapu Müdürü olsa sorun yok. Olay müftü! Çalışma, dini noktada hassasiyeti olan vatandaşın, bu hassasiyeti yerine getirmesine imkan sunmayı amaçlıyor. Bizdeki dini nikah, icap ve kabulü esas alır. Erkek kıza böyle bir evlilik teklifi yaptı, kız da kabul ettiyse nikah gerçekleşmiştir. Bizim dinimizdeki nikahlarda alenilik vardır, gizlilik yoktur. O da neyi getiriyor, gayri meşru kaçak maçak olayını ortadan kaldırıyor. Geçmişte Anadolu’da duyurulurdu. Şimdi aleniliğin yanında aynı defteri kütüğü kim tutuyor, müftü. Müftülerimizin hepsi de ilahiyat mezunu. Belediye başkanları adına gidenlerin bir kısmı lise mezunu. Kaldı ki dini nikaha herkesi mecbur etme diye bir şey yok. İsteyen belediyeye kıydıracak nikanı, isteyen müftüye. Bu düzenlemeye, Kılıçdaroğlu’nun da destek vereceğini umuyorum.
"İran politikamızda değişiklik yok"
- ABD Başkanı Trump’ın İran adımları var, İran’ı daha da köşeye sıkıştırabilecek bu hamleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda bizim pozisyonumuz öteden beri belli. Yıllar önce Birleşmiş Milletler’de Brezilya ile yola çıktık, beraber kararımızı verdik, şu anda da iş bitmek üzere. Dolayısıyla bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Şu anda ABD’nin İran’a yönelik tavrını İsrail destekliyor ama diğer ülkelerin tavrının ne olacağını bilemiyoruz.
İran’a karşı yaptırımları uygulayanların, kendilerine de bakmaları lazım; ‘Bu iş benden başkasına haramdır, sadece baha helaldir’ şeklinde bir anlayış olamaz. Meseleler iyi niyetle, diplomasiyle çözülmeli. Ama bakıyorsunuz, Obama döneminde iyi niyet tercih edilirken, Trump ile çok çok farklı süreç başlayabiliyor. Bizim FETÖ ile ilgili sorunumuz da benzer güçlükleri yaşadı. Obama döneminde başka oyalandık, Trump döneminde başka oyalandık; kadrolarda değişiklik yok, aynı hava esiyor. ‘Stratejik müttefik’ deniyor, ama bu ilişkilere yansımıyor. Tutuyorlar, benim korumalara tutuklama kararı çıkarıyorlar. Bir Büyükelçi, kalkıp Türkiye ABD ilişkilerini zedeleyebiliyor!
'Ahlaksızca bir iftira'
- Bir kadın bakanın eşiyle ilgili iddialar ortaya atıldı. Bakandan yalanlama geldi. Değerlendirmeniz nedir?
Çok terbiyesizce, ahlaksızca, adice bir iftira. Bayan bakanımız, zaten hukuki hakları saklı kalmak kaydıyla açıklamasını yaptı. Böyle bir şey söz konusu değil. Terbiyeden yoksun olan söyleyeni yazanı, sufle edeni her kimse, bunun hukuki bedelini ödemek durumundadır. Benim bayan bakanıma ahlaksızca adice yakıştırma yapamazsınız. Biri tv’den sufle ediyor, diğeri yazılı haber haline getiriyor. Ben bakanımıza söyledim, bizzat takip edeceğim dedim. Kendisine de konunun takipçisi olmasını söyledim.