Tunus'ta devrimin 5'inci yıl dönümü

14 Ocak 2016 Perşembe

Tunus'ta Nahda Hareketi İstişare Kurulu Üyesi Lutfi Abduni, ülkede 5 yılı geride bırakan devrimin, en büyük kazanımının "özgürlükler" olduğunu vurgulayarak, "Darbe olmaması için yürütülen çalışmalar kalkınma ve devrimin diğer önemli hedeflerini gerçekleştirmede gecikmelere neden oldu" dedi. Abduni, devrik Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali'nin 14 Ocak 2011'de ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanan ve diğer Arap ülkelerine de ilham olan Tunus devrimi öncesinde ülke şartları ve devrim sürecinde yaşananlara ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. "Tunus devrimi karşı devrimden korunma için mücadele verdi" diyen Abduni, "Darbe olmaması için yürütülen çalışmalar kalkınma ve devrimin diğer önemli hedeflerini gerçekleştirmede gecikmelere neden oldu. Bu durum, istikrarı sağlama, yolsuzlukla mücadele, toplumsal uzlaşı gibi birçok konunun gerçekleşmesini erteledi. Ancak gerçekleştirdiği en büyük şey hürriyet konusudur" diye konuştu. İslami hareketlerin Tunus'ta çalışmalarına hiçbir zaman ara vermediğini söyleyen Abduni, "Bin Ali döneminde de İslami hareketler faaliyetlerini sürdürdü ancak gizli bir şekilde. Çalışmaların en temel konusu sosyal içerikliydi. İhtiyaç sahiplerine maddi yardımlar yapılıyor, onların eğitimi gibi çalışmalar yürütülüyordu. Yurt dışındaki Tunuslularla ilişkiler ve gelecek maddi yardımların muhtaçlara iletilmesi çok zor şartlar altında yapılıyordu. Böyle bir çalışmaya girmek o dönemlerde, yıllarca hapis cezasına çarptırılmayı göze almak demekti" diye konuştu. Kendisinin de siyasi mahkum olduğunu aktaran Abduni şunları kaydetti: "Bin Ali döneminde 15 yıl hapis yattım. 69 gün açlık grevi yaptım ve bunun sonucu olarak 43 kiloya düştüm. Açlık grevi nedeniyle sağlık sorunları yaşadım ve 2005 yılında beni serbest bıraktılar. Ülke hapishanelerinde yaşananları bir tek Allah bilir. Abdun, siyasi tutuklulara dair ise onların, hapishanede ya da dışarıda çevresinden yalıtılmış bir hayata zorlandıklarını dile getirerek, "Bu tutumdaki amaç, topluma başarısız insan tipi sunmak. Yargıç olup da siyasi davadan hüküm giymiş serbest bırakıldığında sebze meyve satanlar, mesleğini yapamayan doktorlar vardı" şeklinde konuştu. - "Bin Ali bir yeri ziyaret edeceği zaman oradaki Nahda üyeleri ziyaret bitene dek gözaltına alınırdı" Nahda Hareketi üyelerinin tamamının uzun süredir çalışmalar yürüttüğünü dile getiren Abduni sözlerini şöyle sürdürdü: "Devrim öncesindeki bazı sorunların giderilmesi hedefiyle ortaya konulan girişimler siyasi ve insan haklarına dair girişimlerdi. Ancak o dönemde Nahda Hareketi isim olarak ortaya konulamıyordu. Şahıslar üzerinden girişimlerde bulunuluyordu. Çünkü başka siyasi aktörlerle ilişkiye dahi geçilmesine engeller konuluyordu. Örneğin, Bin Ali bir yeri ziyaret edeceği zaman oradaki Nahda üyeleri ziyaret bitene dek gözaltına alınırdı. Yolculuğa çıkman, bir yere gitmen birileriyle görüşmen yasaktı." - "Devrimde İslami hareketlerin de payı var" Tunus devriminde İslami hareketlerin katkısı olmadığı şeklinde çıkan söylentilerin doğru olmadığını vurgulayan Abduni, "İslami hareketlere mensup olan bizler, gösterilere kabul görme amacıyla katılmadık. Bizler de bu halkın birer parçasıyız. Aramızda gösteri ve protestocuları yönlendirme konusunda derin deneyimi olan arkadaşlarımız vardı ve nasıl hareket edileceği nasıl yönlendirileceği konusunda tecrübelilerdi. Bu insanlar 14 Ocak devrimi sırasında gösterilerin içinde bizzat yer aldı" ifadelerini kullandı. Gösteri deneyiminin İslamcılardaki güçlü yapısına değinen Abduni şunları dile getirdi: "İslamcıların bu tür gösterilerdeki tecrübesinin ne derece olduğunu hiç kimse inkar edemez. 90'larda Körfez Savaşı sırasında, siyasi mahkumların serbest bırakılmasına yönelik gösterilerde, özgürlük yürüyüşlerinde bu ülkede bizler vardık ve bizler yalnızdık. Yürüyüşlerde kırılma olursa, güvenlik güçlerinin sert saldırısı ve can kaybı gibi olaylar olursa mukavemet düşebilirdi. Bundan dolayı gösterilerin planlanması ve uygulanması yönünde çalışmalar yürüttük. Bütün derdimiz buydu." Burgiba Caddesi'ndeki gösterilere bir kez ekmekle geldiğini ve ekmeği havaya kaldırarak protestoya katıldığını söyleyen Abduni bu durumun yanlış anlaşıldığını ve devrimi "aç insanların" yaptığı şeklinde yorumlanmasına sebep olduğunu kaydetti.   Abduni, "Ekmek suya evet Bin Ali’ye hayır" şeklindeki slogana ilişkin, "Bizler kuru ekmek ve suyla yaşamaya hazırız ancak Bin Ali’yi istemiyoruz' anlamındaydı. Aynı slogan 1984 yılında Cumhurbaşkanı Habib Burgiba döneminde yine kullanılmış ve ekmekler havaya kaldırılmıştı. Slogan da aynıydı. O gösterilerde binlerce kişi öldürülmüştü. Gösteriler sırasında, elimizdeki ekmekleri havaya kaldırmamız açlık ifadesi değildi" şeklinde konuştu. Ülkede, 14 Ocak 2011'in cuma gününe rastladığını hatırlatan Abduni, imamlık yaptığı camiye cuma namazı için gidip gitmeme konusunda tereddüt yaşadığını ancak meydanda kalmanın daha önemli olduğunu düşünerek gösterilerde kaldığını ifade etti. Bin Ali’nin ülkeyi terk ettiğini kendisine eşinin söylediğini bildiren Abduni "Gösterilerden eve döndüğümde kendisi de dava insanı olan eşim bana Bin Ali'nin ülkeyi terk ettiğini söyledi. Oturup birlikte ağladık" dedi. - "Rejim akıl tutulması yaşadı" Abduni halk ayaklanmaları sırasında yönetimin akıl tutulması yaşadığına dikkati çekerek, "Rejimin düşeceğine dair birçok işaretler vardı belki ama ayakta kalma pahasına halkın tamamını yok etmekten geri kalmayacak bir güce sahipti ve hiçbir zaman düşmez diye algılanıyordu. Ancak cuma günü Allah'ın fazlı keremiyle sistem kendi içinde bir akıl tutulması yaşadı, kendi içlerinde koordine eksikliği oldu. Durumu değerlendirme imkanını da bulamadılar. Tabii ki kalabalıklar ve çalışmalar olayın bir parçasıdır ancak sistemin düşmesi Allah’ın izniyle olmuştur" değerlendirmesinde bulundu. - "Artık sokağın sesine kulak veriliyor" Abduni devrimin kazanımlarıyla ilgiliyse bazı kesimlerin devrimin başarız olduğu yönündeki görüşüne katılmadığını vurgulayarak, "Mücadelenin temelinde özgürlük ve onur vardı. Artık, sokağın bir yeri ve gücü var. Sokakların artık siyasiler, bakanlar yetkililer açısından heybeti anlaşılmış oldu. Sendikal anlamda, basın ve hukuk alanlarında hareketlilik yaşanıyor, bir takım imkanlar eskiye oranla daha da arttı. Tüm bunlar Tunus devriminin önemli birer başarısı olarak düşünülmeli" görüşünü dile getirdi.