Milli Savunma Bakanı Işık: (1)
KOCAELİ (AA) - Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Bugün 2. tur oylamasını yapacağımız anayasa değişikliği ile aslında yürütmeyi halkın doğrudan seçmesinin önünü açıyoruz. Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek." dedi.
Kocaeli Sanayi Odası ocak ayı Meclis Toplantısı'na katılan Işık, burada yaptığı konuşmada, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra bölgenin en önemli altüst oluşu yaşadığını, 100 yıl sonraki bu yeniden şekillenme sürecinin 1991'deki 1. Körfez Harekatı ile başladığını söyledi.
"2003'teki 2. Körfez Savaşı ve arkasından gelişen olayların, bölgenin adeta 1. Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden şekillendirilmeye çalıştığını ortaya koyduğunu" ifade eden Işık, 1991'de Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgale teşvik edilmesi ve ardından yapılan hava harekatıyla bölgede ciddi bir değişiklik olduğunu, bunun Türkiye'ye terör şeklinde yansıdığını kaydetti.
Işık, terör örgütünün en yoğun güç kazandığı dönemin 1991 ve sonrası olduğunu vurgulayarak, 2003'ten sonra yeni bir terör dalgasının Türkiye'yi sarmaya başladığını, bunun tesadüfi olmadığını ifade etti.
Bölgenin şekillendirilmesinde Türkiye'nin etkisini minimize etmek için pek çok olayın meydana getirildiğine dikkati çeken Işık, "O gün biz Gezi olaylarına belki bazılarımız 'Gençlerin ağaç hassasiyeti' diye bakmıştık ama bugün ortaya çıktı ki bu küresel bir operasyonun Türkiye ayağı imiş. Aynı operasyon Mısır'da, Ukrayna'da, Brezilya'da ve belki başka ülkelerde de sahneye kondu ama şu ana kadar başarı elde edilemeyen tek ülke Türkiye." diye konuştu.
- "Millet demokrasiye sahip çıkmayı ihmal etmedi"
Bakan Işık, Gezi olaylarından hemen sonra ortaya konan 17-25 Aralık'ın nasıl bir operasyon olduğunu şimdi daha iyi anladıklarını aktararak, "17-25 Aralık'ta başarı elde edemeyenler bu defa Kobani olaylarıyla Türkiye'nin bir bölümünde büyük bir türbülans oluşturup Türkiye'nin bölgedeki gelişmelere müdahale edemez konuma düşmesini hedeflediler ve onda da başarılı olamadılar. En son 15 Temmuz'da haince bir darbe girişimine teşebbüs ettiler." ifadelerini kullandı.
Tüm bu olayların sadece Türkiye'nin kendi iç olayları olarak görülmemesi gerektiğine, bunların bölgenin yeniden yapılandırılması sürecinde Türkiye'nin etkisini minimize etmek için yapılan operasyonlar olduğuna dikkati çeken Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Allah'a hamd olsun, Türkiye tüm bu süreçleri başarıyla atlatmasını bildi. Gezi olaylarından sonra, 17-25 Aralık'ta, Kobani olaylarında ve en son darbe girişiminde bizim en önemli gücümüz, milletimiz oldu. Milletimiz ortaya konan senaryoyu iyi gördü ve bu işin nereye varacağını çok iyi gördüğü için de seçtiği iktidarın arkasında durmayı ve demokrasiye sahip çıkmayı hiç ihmal etmedi. En son 15 Temmuz'da bizzat sokağa çıkarak darbe girişimini engelledi. Bunu şunun için anlatıyorum; Türkiye'nin kendi iddiasını sürdürmesi ve geleceğe güvenle bakabilmesi için güçlü bir demokrasiye, güçlü bir ekonomiye ve güçlü bir orduya ekmek kadar su kadar ihtiyacı var. Bundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Güçlü demokrasiye sahip olmalıyız, başka çıkar yolumuz yok. Bu coğrafyada bizim demokrasimiz ne kadar güçlü olursa biz kendimizi o kadar güçlü hissederiz."
- "Türkiye artık yönetimde istikrarı doğrudan sağlamak durumunda"
Işık, demokraside temsilde adalet ve yönetimde istikrarın iki önemli konu olduğuna işaret ederek, "Bir demokrasinin dengesi burada yatıyor. Eğer temsilde adaletiniz varsa o zaman demokratik kurumlarınızın güçlenmesi çok daha mümkün oluyor. Türkiye maalesef son uzun yıllar yönetimde istikrarı sağlamak için temsilde adalet konusunda çok taviz verdi. Yüzde 10 barajı bunun en önemli göstergesi. Belki bir demokratik ülkede yüksek bulunabilecek bir barajı yıllarca uyguladı. Bunu niçin uyguladı? Çünkü yönetimde istikrar gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Şu geçtiğimiz dönemde, bu konjonktürler bir ülke için belki 100 yılda bir yaşanır, böyle bir konjonktürde Türkiye yönetimde istikrarı sağlamak zorunda. Biz bunun için temsilde adaletten uzun süre taviz vermek zorunda kaldık." diyen Işık, "Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugün 2. tur oylamalarına başlayacağımız anayasa değişikliğinin en temel gerekçesi budur. Türkiye artık yönetimde istikrarı dolaylı şekilde sağlamak yerine doğrudan sağlamak durumunda." şeklinde konuştu.
Işık, mevcut Anayasa'ya göre yürütmenin başının Cumhurbaşkanı olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Şu andaki Anayasamızda cumhurbaşkanı o kadar yetkilidir ki... Çok samimi bir şey ifade edeyim, Sayın Cumhurbaşkanımız bunu kendisi için istiyor olsa söyleyeceği tek şey, 'Bu anayasaya dokunmayın' olur. Niye? Çok büyük yetkisi var ama hiç sorumluluğu yok. Vatana ihanetin dışında cumhurbaşkanı yargılanamaz. Bu yönetimde çift başlılığı oluşturdu. Bir tarafta parlamenter sistemde var olması gereken Başbakanlık, diğer tarafta halkın seçtiği cumhurbaşkanı. Şu anda Allah'a şükür güçlü bir cumhurbaşkanımız ve onunla uyumlu çalışan kendi partisinden gelen bir başbakan var da sorunları çok hissetmiyoruz. Bugün 2. tur oylamasını yapacağımız anayasa değişikliği ile aslında yürütmeyi halkın doğrudan seçmesinin önünü açıyoruz. Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek. Yaptığımız iş, yürütmenin yani icranın doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlamak, bir daha da yok gensoruydu, güven oylamasıydı gibi yürütmenin hızını azaltacak ve yönetimde istikrara yönelik birtakım sıkıntılar oluşturacak düzenlemeleri ortadan kaldırmak. Şimdi bunu yapıyoruz. Bunu hiç kimsenin rejim değişikliği diye sunmasına gerek yok. Bu bir sistem değişikliğidir, yürütmeyle ilgili bir sistem değişikliğidir."
Çift başlı bir yapının, tek başlı bir yapıya indiğini belirten Işık, "Dünyada örneği de yok değil. Bugün Amerika'daki sistemden tutun da Güney Kore'deki sisteme kadar pek çok aslında güçlü ekonomiye sahip olan ülkelerin uyguladığı sistem de bu sistem. Türkiye'ye özgü farklılıklar olduğu için de biz buna başkanlık değil de cumhurbaşkanlığı sistemi diyoruz. Bugün inşallah bunun 2. tur oylamalarını da yapacağız ve inanıyorum ki 330'un üzerinde desteği rahatlıkla alacak ve milletimize gidecek." diye konuştu.
Işık, Türk halkının demokratik olgunluğunu 15 Temmuz'da bütün dünyaya ispat etiğini, bundan sonra kendilerine düşenin demokrasiyi güçlendirecek adımlar atmak olduğunu anlatarak, "Türkiye hiçbir zaman diktatörlüğe izin vermedi bundan sonra da vermez. Hiç kimsenin bu konuda en küçük endişesi olmasın. Türkiye ne zaman diktatöryal eğilimler olsa onu sandıkta cezalandırmasını bilmiştir ama hiç kimsenin algı operasyonlarına da teslim olmamak durumundayız. Hele hele şu konjonktürde Türkiye'nin güçlü liderliğini birilerinin diktatörlük diye sunmasını asla ve asla kabul etmeyiz. Türkiye'nin istikrarını güçlü demokrasiyle ve güçlü liderlikle sürdürmesi gerekiyor. İnşallah bu konuda yolumuza devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)