CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. Parti Sözcüsü Böke, toplantının ardından açıklamasına, "Yine çok büyük bir acının yaşandığı bir günde beraberiz." sözleriyle başladı. Dün gece Adana'nın Aladağ ilçesinde yaşanan olay nedeniyle herkesin yüreğinin yandığını belirten Böke, "Dün kaybettiğimiz o ana kuzularına Allah'tan rahmet diliyoruz, içimiz yanarak. Hepimizin bu Sabah kendi çocuklarımızın gözüne bakarken utandığımız bir sabaha uyandık." ifadesini kullandı. Hayatını kaybeden çocukların ailelerine de sabır dileyen Böke, şöyle devam etti: "Anne kuzusu çocuklarımızın katliamlarla kaybedildiği günler yaşıyor olmanın ağırlığını hissediyor kalbimiz bugün. Çocuklarımızın ihmalle değil, göz göre göre öldüğü bir Türkiye'de yaşamanın acısını ve bir yandan da isyanını hissediyoruz hepimiz bugün kalbimizde. Hepimiz çocuklarımız için daha aydınlık bir gelecek hayal ediyoruz. Bu güzel çocuklarımızın daha aydınlık günler yaşaması için kız çocuklarımız eğitim alsın diye onları bütün zorlukları aşarak ve yoklukları aşarak bu yurtlara göndermiş sevgili anne babalar da bunu istiyor. Daha aydınlık bir gelecek ve o geleceği yaşayacakları can güvenliği. Biz siyasetçilere çok büyük sorumluluk düşüyor. Biz siyasetçilere düşen görev; çocuklarımızın bu aydınlık uğruna gittikleri yurtların birer can tuzağına dönüşmesine engel olmak. Bize düşen en temel görev, çocuklarımızın korunmasını sağlamak. Çocuklarımızın akıllarının açık, ruh sağlıklarının yerinde olduğu, en önemlisi can güvenliklerinin sağlandığı bir eğitim ve öğrenimden geçmesini sağlamak." Bu söylediklerinin aslında bir devletin en temel görevi olduğunu vurgulayan Böke, "Bugün biz asla, özellikle biz siyasetçiler sadece başsağlığı dilemekle yetinemeyiz." dedi.
"Hiçbir acı siyasete alet edilmemeli" Kendilerine "Bu konuyu siyasete alet etmeyin" dendiğini aktaran Selin Sayek Böke, "Evet, hiçbir acı siyasete alet edilemez, edilmemeli de ama siyaset, yeni acıların yaşanmasına engel olmakla yükümlüdür. Siyaset, mutlaka Türkiye'nin bütün çocuklarının can güvenliğini sağlamak için çalışmalıdır. Devlet, bütün çocukların her koşulda korunmasını sağlayacak adımları atmalıdır." diye konuştu. Böke, siyasetçilerin işinin bu adımların atılmasını sağlamak olduğunu da dile getirerek, şu değerlendirmeleri yaptı: "Konya'dan Ensar'a, şimdi Adana'ya siyasetin sorumluluğunu gözardı eden yaklaşım, yarın yeni katliamların yaşanmasının önüne geçemez. Hiç kimse bizden çocuklarımızın denetimsiz, iktidardan torpilli, yasal olmayan yurtlar elinde ölürken susmamızı beklemesin. Biz buna asla susmayız. Çocuklarımızın katliamlarla ölmesine susamayız. Nasıl ki cinsel istismara susmadıysak."
"Bir Türkiye gerçeği yaşandı" Aladağ'da bir Türkiye gerçeği yaşandığını savunan Böke, ilçede var olan devlet yurdunun bir kaç yıl önce devlet eliyle yıkıldığını ve oradaki çocukların özel yurtlara mahkum edildiğini bildirdi. Böke, şöyle konuştu: "Orta öğrenim çağındaki çocuklar özel yurtlarda kalamaz" dendiği bir yönetmelik bulunduğunu ve bu yönetmeliği bu hükümetin yazdığını hatırlatarak, "Kaybettiğimiz canlarımızın bu yurtta olmaları yasal değildi. Oysa bizim bir Milli Eğitim Bakanlığımız var. Adı var ama kendisi hiç yok. Eğitimi bir cemaate, yurtları başka bir cemaate teslim etmiş, açık bir siyasi tercih ortaya koyuyor." Bakanlığın "Eğitimin milli olmasıyla ilgilenmeyeceğim" dediğini ileri süren Böke, çocukların kalacağı tüm yurtların belli standartlarda olması gerektiğini kaydetti. Yurtların kesinlikle ahşap olmaması ve acil durumlarda açılan yangın merdiveni bulunması, bu tür şartların sağlanmasının da sıkı denetimlerle garanti altına alınmasının gerektiğini anlatan Böke, "Bu yaşadığımız bir ihmal değil. Bir kader hiç değil. Maalesef bu yaşadığımız siyasi tercihlerin bir sonucu. Siyaset, eğer bin odalı saraylar yerine içinde binlerce çocuğumuzun kalacağı yurtlar yapsaydı, bugün bu acının yükünü üzerimizde taşımıyor olurduk." diye konuştu.
"Bize bildirin" çağrısı "Türkiye'de daha kaç çocuğumuz, bu risklerin olduğu yurtlara mahkum edilmiş durumda? Bugün, Türkiye'de kaç yurda, yönetmeliğe uymamasına rağmen siyaseten ruhsat verildi?" sorularını soran Böke, 8 yıl önce Konya'da çöken yurtta 18 kız çocuğunun hayatını kaybettiğini hatırlattı. "Eğer o gün yaşanan katliamın hesabı, hukuk önünde sorulmuş olsaydı, eğer o günün sorumluları cezalarını almış olsalardı, bugün belki biz bu acıyı bugün yeniden Aladağ'da yaşamıyor olurduk." diyen Böke, CHP'nin tüm acılı ailelerin yanında olacağını ve onlara her türlü desteği sunacağını bildirdi. Böke, "Buradan tüm çocuklara, başka bir gelecek hayal eden bütün gençlere, o gelecek için bütün varını yoğunu ortaya koyan bütün ailelere açık çağrıda bulunmak istiyoruz; bize ulaşın. Devletin yapmadığı denetimi, gelin biz beraber yapalım. Siz bize şartlara uymayan koşulları iletin, isminize ihtiyacımız yok, sadece bu uygunsuz şartların nerede olduğunu söyleyin, biz CHP'nin bütün milletvekilleri, devletin yapmadığı bu denetimi, mutlaka bir sivil denetimle gerçekleştireceğiz. Biz Türkiye'nin hiçbir çocuğunun yanarak ölmesine izin vermeyeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Sorunlar dolar bozdurmakla çözülmez" Türkiye'de ağırlaşan bir ekonomik krizin olduğunu savunan Böke, hükümetin bu riski görmezden geldiğini, ciddi adımlar atmadığını iddia etti. Ekonomi Koordinasyonu Kurulu (EKK) toplantısından bir çözüm yerine, vatandaşa "Dolar bozdurun" tavsiyesinin çıktığını öne süren Böke, bunun piyasalarda nasıl bir sorun bulunduğunun itirafı olduğunu savundu. Böke, iktidarın bu çağrısının paniğe neden olduğunu kaydederek, ekonomide yaşanan sorunun, dolar bozdurmakla çözülemeyeceğini, çözümün ciddiyet gerektirdiğini hatırlattı. Otomotiv sektöründe, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan değişikliğe değinen Böke, konuşmasına şöyle devam etti: "Getirilen ÖTV zammı hükümetin ambalajladığı gibi sadece lüks araçları kapsamıyor. Orta düzey dediğimiz ve genellikle ücretlilerin, memurların, işçilerin yani hepimizin aldığı araçları da kapsıyor. Öyle ki bu 'orta sınıf' dediğimiz araçlarda yaklaşık 4 bin liralık bir zam anlamına geliyor. Lüks araçlardaki vergi artışı mutlak olarak daha yüksek olabilir ama alım gücüne baktığımız zaman bu vergi esasında Türkiye'nin memuruna, işçisine, orta sınıfa geliyor." Vergi adaletinin, lüks araçlarda vergiyi artırılıyorsa orta sınıf araçlarda verginin düşürülmesiyle sağlanabileceğine işaret eden Böke, bugün ortaya "vergi adaleti" diye ortaya konan ÖTV zammının adaletle yakından uzaktan alakasının olmadığını savundu.
"Adım atma cesaretini gösteremiyor" "Nasıl ki 'döviz bozdurun' diyenler, vatandaşta bir döviz paniği yaratıyorlarsa, bugün 3 milyarlık ek gelir yaratacak iddiasıyla yeni vergi arayışına girenler de kamu maliyesinde bir panik olduğunu itiraf etmekteler." ifadesini kullanan Böke, sözlerine şöyle devam etti: "Bize, 'Kamu maliyesinde bir sıkıntı yok' diyen hükümet, eğer ÖTV zammıyla 3 milyar liralık bir ek gelire ihtiyaç duyuyor ve bunu 'vergi adaleti' diye bir kılıfla sunmak zorunda kalıyorsa, belli ki o kamu maliyesinde bizlerin bilmediği bir takım örtülü gerçekler var. Belli ki ekonominin 'e'sinden anlamıyorlar. Ekonomi her geçen gün, iktidarın bu uygulamaları sebebiyle hızlanan bir biçimde, artan bir kriz riskine doğru itiliyor. Maalesef hükümet, 'Uyarıları dikkate alıyoruz' demenin ötesinde, çok ihtiyaç duyulan hiçbir adımı atma cesaretini gösteremiyor." Böke, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 6 Aralık'ta, 2017 zamları için toplanacağını anımsatarak, "Türk Lirası en ağır şekilde değer kaybetmiş, zamlar almış başını gidiyor ne yapacaksınız?" diye sordu. Açlık sınırının 4 kişilik bir aile için bin 416 lira olduğunu ifade eden Böke, "Asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışan 6,5 milyon vatandaşımıza ne diyeceksiniz? 'Açlıktan ölün mü' diyeceksiniz? Bunu da dediğinizi gördük. Aynı şekilde 11,5 milyon emekli, 2,5 milyon memur hükümetin zam kararını bekliyor. Onlara, hiçbir şey olmamış, Türk Lirası 2016'da yüzde 16'nın üzerinde değer kaybetmemiş gibi yüzde 3 zam mı yapacaksınız? Ekonomide yaşanan sorunların sorumlusu çok açıktır, bu hükümettir. Siyaseti kişisel hırslarıyla şekillendiren bu yaklaşım, ülkeyi altüst ediyor." diye konuştu.
"Sendikaların talebi göz önüne alınmalı" Emekliler, memurlar ve asgari ücretliler için ihtiyaç duyulan zammın yapılmasının gereklilik olduğunu vurgulayan Böke, sendikaların talebinin göz önüne alınmasını istedi. Hükümetin, vatandaşın yaşadığı ekonomik sorunların en temel sorumlusu olduğunu savunan Selin Sayek Böke, "Hiç vakit kaybetmeden bugün OHAL'i kaldırın, Türkiye demokrasisini olağanüstü halle yıpratmayı bugün bırakın. Bir kişinin siyasi iddiasıyla ülkeyi kilitlediğiniz başkanlık iddiasından hemen vazgeçin. KHK'larla Türkiye hukukunu bombalamayı bitirin. Bütün dünyayla kavga etmeyi bırakın. En önemlisi, hiç doğru olmayan ekonomi politikalarıyla vatandaşın cebine elinizi atmayı bugün sonlandırın." dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yönelik sözlerini hatırlatan Böke, "Biz, çocuklarımızın Erdoğan'ın savaşı için ölmesini istemiyoruz. Mesele terörle mücadele değilmiş, mesele bizim baştan beri uyardığımız biçimde Erdoğan'ın savaşıymış. Erdoğan'ın tek bir derdi var Suriye devleti. Şu an Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları canıyla cebiyle Erdoğan savaşının maliyetini ödüyorlar." iddiasında bulundu. Böke, Suriye'de haber alınamayan iki askerle ilgili hükümetten acilen açıklama beklediklerini kaydederek, bu savaşın bedelini çocukların hayatlarıyla ödediğini, savaş vergilerinin alındığını ileri sürdü.
"Bu trene binmeyeceğiz" Türkiye'ye gelen turist sayısında ciddi bir azalmanın görüldüğünü anımsatan Böke, "TBMM size Suriye devletiyle savaşa girmek için izin vermedi, Türkiye'nin sınır güvenliğinin sağlanması için yetki verildi. Terör örgütleriyle mücadele edilsin diye verildi. Ancak ortaya çıkan tablo, Erdoğan'ın derdinin sınır güvenliği değil, kendisi olduğunu çok acı bir biçimde karşımıza koydu." dedi. Böke, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Başkanlık sistemi kapsamında, başkanın yetkilerine yönelik ortaya atılan iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, Böke, "Türkiye'nin ihtiyacı olan bir başkanlık rejimi değil, Türkiye'nin ihtiyacı olan güçlendirilmiş bir parlamenter demokrasi. Biz, bu başkanlık treninin hiçbir vagonuna, ne ilkine ne sonuna binmeyeceğimizi baştan beri söylüyoruz." yanıtını verdi. CHP'nin 10 gün önce yaptığı Anayasa Çalıştayı'nda Türkiye'nin ihtiyaçlarını tartıştıklarını hatırlatan Böke, "Israrımız güçlendirilmiş bir Meclis, Meclis'in sözü geçen bir Türkiye'dir. Daha geçtiğimiz hafta, Türkiye'de çocuklarımıza el uzatan bir önergeyi, Meclis işlediği, Türkiye'de parlamenter demokrasi olduğu için ve toplumsal muhalefet demokratik haklarını kullanabildiği için engelleyebildik. Türkiye'de geçtiğimiz hafta bir başkanlık sistemi olsaydı, bir başkanlık önergesiyle ve kararnamesiyle hiç tartışılmadan cinsel taciz kanuna bağlanmış olacaktı." ifadesini kullandı. "Yeni anayasa konusunda Başbakan Binali Yıldırım'a CHP'nin kapıları açık mı?" şeklindeki bir soruya Böke, "Mutlaka. 'Parlamenter demokrasi' diyen bir partinin bir ülkenin başbakanıyla görüşme konusunu bir mesele yapması düşünülemez. Başbakan, CHP'nin yöneticileriyle görüşmek isterse CHP'nin kapısı her zaman sonuna kadar açıktır." karşılığını verdi.