35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı
İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Modern görsel ürünlere, özellikle de Hollywood merkezli Arap tiplemelerine, Müslüman tiplemelerine baktığımızda burada şiddetle İslam'ın nasıl bir araya getirildiğini çok açık bir şekilde görüyoruz." dedi.
Kalın, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle düzenlenen ve Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda kitapseverlerle bir araya geldi.
"Ben, Öteki ve Ötesi: İslam-Batı İlişkileri Nereye Gidiyor?" konulu söyleşide konuşan Kalın, İslam ve Batı arasındaki ilişkileri tarihsel süreçte değerlendirerek, bu ilişkilerin 1400 yıllık tarihsel bir geçmişi olduğunu söyledi.
İslam'ın tarih sahnesine çıktığı 7. yüzyıldan itibaren kendi serüvenine başladığını dile getiren Kalın, şöyle konuştu:
"İslam, ilk tarih sahnesine çıktığı andan itibaren, Hristiyanlık, Yahudilik ve daha sonra Bizans ve Sasani İmparatorluğu gibi döneminin yerleşik ve önemli dini ve siyasi kültürel yapılarıyla çok kısa bir kısa bir süre içerisinde temasa geçmiştir. Zira Mekke çok farklı kültürlerin, dinlerin, siyasi yapılara mensup insanların gelip gittiği bir ticaret merkezi. Medine de aynı şekilde. Özellikle Müslümanlarla Yahudilerin yakın temas içerisinde olduğu bir şehir ama peygamber efendimizin vefatından sonra İslam özellikle Hicaz yarım adasının dışına hızlı bir şekilde yayılmış. Kudüs'ten Mezopotamya'ya ve oradan Horasan içlerine doğru ilerledikçe farklı kültürlerle, dini geleneklerle ve siyasi yapılarla yakın temas içerisinde olmuştur."
- "İslam tarihte yer aldığı andan itibaren 3 temel tehdit, Batı'nın İslam algısını belirledi"
İslam'ın tarihte yer aldığı andan itibaren 3 temel tehdit algısının, Batı'nın İslam algısını belirlediğini aktaran "Birincisi teolojik, ikincisi siyasi ve askeri, üçüncüsü de kültürel ve medeniyetsel meydan okuma. Teolojik meydan okuma, İslam'ın tevhit inancının Hristiyanlık ve Yahudilikle ihtilaf ettiği noktalarda karşımıza çıkıyor. İslam kendini İbrahimi dinler geleneğinin son halkası olarak görürken bu manada hem Hristiyanlığa hem Yahudiliğe bir atıf yapıyor. Fakat aynı zamanda bu iki geleneğin de kendi tarihi serüvenleri içerisinde ana mesajından koptuğunu söyleyerek eleştiri getiriyor." ifadelerini kullandı.
Kalın, Batı'nın İslam algısındaki en büyük unsurlardan birinin, İslam'ın şiddet dini ve kılıç zoruyla yayıldığı inancı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Onun köklerini 7 ve 8. yüzyıla kadar geri götürmek mümkün. Tabii burada ilginç olan, o dönem Haçlı Seferleri'ni düzenleyen Batılılar olmasına rağmen Endülüs'te yaklaşık 700 yıllık kültür ve medeniyet serüveninden sonra Rekonkista ile Endülüs İslam Medeniyeti'ni sona erdiren Avrupalılar olmasına rağmen, 17 ve 18.yüzyıldan itibaren Batı Avrupa sömürgeciliğinin bayraktarlığını Avrupalı toplumlar yapmış olmasına rağmen, Müslümanlarla ve İslam'la ilgili böyle bir şiddet algısının yaratılmış olmasıdır. Bugün bile aslında bu algı hala devam ediyor. Modern görsel ürünlere, özellikle de Hollywood merkezli Arap tiplemelerine, Müslüman tiplemelerine baktığımızda burada şiddetle İslam'ın nasıl bir araya getirildiğini çok açık bir şekilde görüyoruz."
Modern tüketim kültürünü satanın şiddet olgusu olduğuna vurgu yapan Kalın, "Bugün modern sinemanın da en büyük handikaplarından birisi bu. Sürekli şiddet üzerinden tabiri caizse satış yapması. Buna eklenen bir önemli konu da şiddetin yanında cinsellik. Özellikle gene Müslüman dünyaya, Müslüman kadına, Müslüman haremine yönelik fantezilerde kurulan o hayali dünyalarda, bu cinsellik duygusunun ne kadar tahrik edildiğini de görüyoruz. Aslında Batılı yazarların kendi zihinlerindeki cinsel fantezileri bir yansıtmasından ibaret. Seyyahlar geldikleri zaman aslında Müslümanların evlerinde, mahreminde yaşadıkları hayata hiçbir zaman erişimleri olmadı." değerlendirmesini yaptı.
İbrahim Kalın, cinselliğin de şiddet, agresiflik unsuru olarak kullanıldığına işaret ederek, "Bugün de gene modern sinemanın özellikle Hollywood merkezli sinemanın sattığı 2 tane temel unsur, şiddet ve cinsellik. Bir şekilde İslam kültürüyle de ilişkilendirilmiş. İşin özünde de aslında rasyonel olmayan bir din olarak İslam kurgusunun yapılmaya çalışıldığını görüyoruz." dedi.
- "Batı ve Avrupa merkezci bakış açısı, sorunlu bir yaklaşım"
Kültürel tehdit algısına değinen Kalın, şöyle devam etti:
"Mesela bugün Batı'daki entegrasyon, asimilasyon tartışmalarının arkasında da gene bu korkunun olduğunu görüyoruz. Yani yaklaşık 450 milyonluk Avrupa'da 15-20 milyon kadar Müslüman azınlığın nasıl entegre olacağı öyle bir tartışma noktasına geliyor ki bazen Batı'da. Batı ve Avrupa merkezci bakış açısı sorunlu bir yaklaşım. Çünkü Avrupa merkezciliği sadece siyasi, ekonomik bir konu olarak anılmıyor. Bunu, kültür, sanat, edebiyat, şiir, estetik boyutları ile beraber düşünmemiz gereken bir konu olduğunu hatırlamakta fayda var. Çünkü özellikle 18 ve 19. yüzyılda Avrupa merkezli Batı medeniyeti insanlığa yeni bir istikamet çizme iddiasıyla ortaya çıktığında bunu kendinin evrenin merkezine koyarak yapmıştı. O yüzden de Avrupa merkezciliğini bir Fransızların tabiriyle medenileştirme misyonu ya da Osmanlıca güzel tercümesiyle medeniyetleştirme vazifesiyle yapılmaya ya da meşrulaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Yani Avrupa emperyalizmini meşrulaştırmak için Avrupalı olmayan toplumların gayri medeni, bedevi, ilkel geri kalmış olarak kurgulanması gerekiyordu."
İbrahim Kalın, İstanbul'un fethinin, İslam-Batı ilişkilerindeki en önemli kırılma noktalarından birisi ve aynı zamanda dünya tarihine de yön veren bir hadise olduğunu belirtti.
Kalın, sözlerini, "Avrupalıların hiç beklemediği, ummadığı bir anda 1453'te İstanbul'un fethi ile beraber dünya tarihi değişir, bir çağ kapanır. Yeni bir çağ açılır. Pek çok tarihçiye göre Batı İstanbul'un fethinden dolayı Türkleri hiçbir zaman affetmemiştir ve bundan sonra da affetmeyecektir. Derinlerde ve bilinçaltında bu duygunun hala devam ettiğini söylemek yanıltıcı olmaz. Fakat tabii o dönemde bunun önünü almak için 'İstanbul'u kaybettik, dünyanın incisini kaybettik, peki ne yapabiliriz?' diye düşünen bazı kişilerin olduğunu görüyoruz." diye tamamladı.
Kalın, söyleşinin ardından "Ben, Öteki ve Ötesi:İslam-Batı İlişkileri Tarihine Giriş" ile "Islamaphobia" isimli kitaplarını okuyucuları için imzaladı.