"Dedem Mehmet Akif'ten Hatıralar" konferansı

26 Ekim 2016 Çarşamba

İSTANBUL (AA) - Türk Edebiyatı Vakfı'nın 1978 yılından beri düzenlediği Çarşamba Sohbetleri'ne katılan Mehmet Akif Ersoy'un torunu Selma Argon, "Dedem Mehmet Akif'ten Hatıralar" başlığı altında İstiklal Marşı şairini anlattı.

"Dedem Mehmet Akif'ten Hatıralar" başlığı altında Türk Edebiyatı Vakfı'nın Sultanahmet'teki binasında düzenlenen etkinlikte konuşan Argon, "Dedem Mehmet Akif, dosdoğru bildiği yolda yürümüş, ne bir para için ne de bir itibar için inandığı yoldan vazgeçmemiş bir insandı. Fatih doğumlu olmasına rağmen Çanakkale nüfusuna kayıtlı. Küçükken babası oraya imam olarak atandığında oraya kaydettirmiş. 14 yaşında babasını kaybedince bütün aile yükü sırtına biniyor." dedi.

Mehmet Akif'in Halkalı Ziraat Mektebi'ne hemen iş bulma imkanı olduğu için kayıt olduğunu ve ziraat mühendisliği, baytarlık yaptığını söyleyen Argon, böylelikle Anadolu'yu karış karış gezdiğini, hayvanlara nasıl bakılacağından tarlaların nasıl işleneceğine dair pek çok konuyu iyi bildiğini belirterek, "Bu süreçte Anadolu insanıyla yakın ilişkiler kurmuş. Bu ilişkiler Milli Mücadele döneminde de çok işine yaramıştı. Bir süre ise annesinden gizli pehlivanlık da yapmış. Güreş dersleri almış. Sporu çok seven bir insandı." şeklinde konuştu.

Akif'in yetimleri çok önemseyen, kollayan biri olduğunu kaydeden Argon, şunları söyledi:

"Çok yakın arkadaşı Hasan Tahsin'le bir konuşmasında, eğer biri erken vefat ederse çocuklara diğerinin bakacağı konusunda sözleşmişler. Gençliğinde verdiği bu sözü tuttu. Dedemin o dönem 3'ü kız 5 çocuğu var. Hasan Bey'in 3 çocuğunu kendi çocukları gibi büyüttü. Ben iki kızı tanıdım. Birine Süheyla teyze derdik biz. Dedem onu okuttu ve profesör oldu. Uzun süreler birbirimizle olan ilişkimiz devam etti."

Argon, Mehmet Akif'in görevli olarak ilk defa Berlin'e gönderildiğini, orada İngilizler tarafından kandırılarak savaştırılan ve sonra esir düşen Hindistanlı Müslümanlara yanlış yolda olduklarını anlatmak için görevli bulunduğunu ve orada Almanlarla da yakın ilişkiler kurarak, onların çalışkanlığına ve ilmine hayranlık duyduğunu ifade etti.

Dedesi Akif'in hayatta hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadığını sözlerine ekleyen Argon, "Dedem Çanakkale'den iyi bir haber beklemektedir. Kuşçubaşı Eşref görevdeyken Çanakkale'nin geçilemediğini haber verir. Hatıralarında 'Ben coşkulu bir karşılık beklerken haberi alınca üstad dondu kaldı. Neden sonra gözlerinden birkaç damla yaş döküldü' der. İşte 'Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor' dizesini bu şekilde yazar. Dedemi İstiklal Şiiri'ni bir Arnavut kökenli olmasıyla bir Arnavut'un yazdığını öne sürerek tenkit ederler. Oysa Arnavutlar da Osmanlı torunudur." ifadelerini kullandı.

Argon, Akif'in daha sonra insanları Milli Mücadele'ye katılmaya davet etmek için Anadolu'yu gezerek, Atatürk'e destek aradığını, düşmana karşı koymaları gerektiğini anlatmak için cuma hutbelerinde vaaz verdiğini ve 3 yıllık bir millet vekilliği süreci yaşadığını aktardı.

İnsanların Akif'e inanarak savaşa katıldıklarını ifade eden Argon, Akif'in de bulunduğu 1. Meclis'in gazilerden oluştuğunu ve çok farklı insanların bir arada olduğu bir meclis olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Her şey kazanıldıktan sonra 1. Meclis feshedildi. 2. Meclis'te ise bu insanların, İslam büyüklerinin hiçbiri yoktur. Dedem, baskılar sonucu arkasında devriyelerin gezmesini hazmedemeyerek Mısır'a gider. Vatan haini olarak yaftalanmaya dayanamaz. Geri dönmemek üzere gider. Dedem için din ve dil çok önemlidir. İrtica yaftası yapıştırmışlardır. Oysa baskıya karşıdır ki sonra pişman olmasına rağmen Abdülhamid Han'a bu konuda karşı çıkmıştı. Çok çileler çekmiş ama hiçbir şeye boyun eğmemiş. Hatta 11 sene ülkesinden uzak kalmıştır."