Sinan Akçıl, ayrılık sonrası gelen çalışmasıyla hem yeni bir imaja büründü hem de kısa sürede çok sayıda isme ulaşmanın mutluluğunu yaşadı.
Bana dört mevsim birden yaşatıyordun Hürriyet gazetesine verdiği röportajda dikkat çekici ifadelerde bulunan Sinan Akçıl aynı zamanda eski sevgilisi Ebru Şallı’ya uzun bir mektup gönderdi. İşte Sinan Akçıl’ın eski sevgilisi Ebru Şallı’ya yazdığı o mektup: ‘Sen bana dört mevsim birden yaşatıyordun, ben beşinciyi aradım’ O benim bazen annem, bazen çocuğum, her zaman sevgilim, yeri gelince en büyük sırdaşım olmuştu. Yani dört mevsimi birden bana yaşatıyordu ama ben bu dört mevsimin beşincisini ararken gerçek olan dört mevsimi de uzaklara itmiş oldum. Çok ama çok çabaladı büyümüz bozulmasın diye, ben de çabaladım, ama olmadı… Artık olamadı… Mektup yazmayı ondan öğrendim, derdini bana hep mektuplarla anlatırdı, hepsini okudum mu diye test eder, yoksa “Yine sadece başına ve sonuna mı baktın?” der kızar, üzülürdü. Ama ben ayrıldıktan sonra hepsini okudum ve anladım ki gerçek aşkın satırları oradaymış. En son gün ona, cevap gelmeyeceğini bilerek ben de son bir mektup yazdım. İlk tanıştığımız anda kendimi hasta hissettiğim bir günde, havuzun kenarında bana yapıp içirdiği balkabağı çorbasının tadını her zaman zehir gibi hatırlayacağımı söyleyerek veda ettim. “Yeni kaderimin en uzak kadını, artık hoşça kal” diyerek… Öfkelerimizin de çarpıştığı çok oldu ama kalbimizde, günahlarımızdan daha çok sevaba sahiptik. Bu da bizi bir arada tuttu. Son üç yılda onun için yazdığım birçok şarkıda yanımdaydı. Uyku düzenini, tüm hayatını bile değiştirmeye katlandı bu mucize anları beraber yaşamak adına. Sonuç olarak bizim mucizelerimiz sona erdi. Birbirimize küfür de ettiğimiz oldu, aşk laflarının yetersiz kaldığı anlarımız da… Mesela onu ‘Altın Kelebek Ödül Töreni'nde alnından öptüğümde, “Reklam yapıyorlar” denilen duygu, aslında bizim için gece eve gittiğimizde ellerimizi daha sıkı tutmamızı sağlayan duygu olmuştu. Mutluyduk. Zaten geceleri el ele uyumayı da bana öğreten oydu… Dediğim gibi tüm bu yaşanmışlıkların toplamıdır zaten hayat ve bizim hayatımızda birbirimize ayırdığımız bölüm sona erdi. Dönüşü olmayan yolun hızlanan adımlarındayız, hatta koşmaya başladık. Buradaki en büyük suç benim, belki etrafımdaki aşırı ilgi, belki yaratıcı beynimin beni rahat bırakmaması, belki şu, belki bu… Sebebini tam bilemiyorum. Ona hep derdim ki “Silah çekseler düşünmeden önüne geçeceğim tek insan sensin.” Yapardım da gerçekten, lafta kalmazdı. Ama ilişki yaşama konusundaki beceriksizliğim bana ateş etti ve kimse de önüne geçemedi. Buna izin vermedim. İçi kan ağlarken, gücünden ve gururundan dolayı sürekli gülen veya gülmeye çalışan bir insandır Ebru. Ama artık gerçek gülüşlere sahip olmayı hak ediyor. Bizim onunla karşılıklı olarak insan doğasının da üstünde bir sevgimiz vardı, bunu bana çok fazla hissettirdi. Ben de onu çok mutlu ettiğim kadar, çok da üzdüm. Hatalarım oldu… Benim için kişiler önemli değil, Cem olur, Sinan olur, Ahmet olur, Mehmet olur, her kim olursa olsun benim önceliğim onun bundan sonra geriye kalan hayatını mutlu geçirmesidir. Onun yüzünü her kim güldürüyorsa, farkında olmadan benim de yüzümü güldürmüş olur. Mutlu olsun…
Sinan 25 Ağustos 2016, İstanbul