Ayşe Şasa anıldı

16 Haziran 2016 Perşembe

İSTANBUL (AA) - Senarist-yazar Ayşe Şasa, vefatının ikinci yılında, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İnsan Yayınları iş birliğince düzenlenen etkinlikle anıldı.

Sultanahmet Kızlarağası Medresesi'nde, gazeteci yazar Bünyamin Yılmaz'ın moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte konuşan TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı, TYB'nin Türkiye'ye değer katmış önemli değerleri yeni nesillere anlatmak ve eserlerini gündeme getirmek için çalışmalarına devam ettiğini söyledi.

Bıyıklı, "Bir irfan yolcusu Ayşe Şasa Hanımefendiyi ikinci vefat yıl dönümünde anmayı bir görev olarak addediyoruz. Tasavvufun engin ikliminden beslenen ve bu tecrübesini yazdığı eserlerle nesillere aktaran Ayşe Hanımla ilgili daha geniş kapsamlı bir organizasyon da yapacağız. İlim irfan hikmet yolcusu merhumeyi rahmetle anıyor, etkinliğe ilgi gösteren herkese teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Sinema yazarı Enver Gülşen, Şasa ile yüz yüze tanışmadığını, sadece telefon sohbetlerinde bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Ayşe Şasa, bu ülkede hakikat bağlamında düşünen, bir şeyler yapmak isteyen herkesin ruhunda bir çizik atmıştır. Benim nazarımdaki en önemli kıymeti ise, Müslüman camiada düşünür, taşınır, yazar, çizer dediğimiz insanlar arasında kendisinden sonra gelenlerin kendisinden daha iyi olmasını isteyen nadir insanlardan biridir."

Kendisinin mühendis olduğunu ifade eden Gülşen, sinema alanında düşünmeye başladığında karşılaştığı iki isimden birinin Ayşe Şasa, diğerinin Tarkovsky olduğunu aktardı.


- "Herkese açılan bir kapısı vardı"

Sinema yazarı İhsan Kabil de Ayşe Şasa ile 1990'lı yıllarda bir arkadaşı aracılığıyla tanıştığını, dostluklarının vefatına kadar sürdüğünü belirterek, şunları söyledi:

"Ayşe Şasa, kendisiyle her irtibat kuran insanın kesinlikle duygusal bağ kurduğu, bir şekilde kendi var oluşu için bir şeyler aldığı bir kaynak şahsiyetti. Çok büyük travmalardan geçmiş güçlü bir kişilik, öte yandan bunları hesaba katarak bambaşka ufuklara yol almış, hem bu hayatla eğleşen hem de anında ötesine geçen bir varlıktı."

Şasa için "Herkese açılan bir kapısı vardı, kimseyi reddetmiyor, herkesle iletişim kuruyordu." yorumunu yapan Kabil, "Diğer taraftan dünyaya hep hayret makamında bakar, bize de bunu vurgular, öyle bakmamız gerektiğini söylerdi. Hem kavramsal, hem de sezgisel bir ruh halinde yaşar, entelektüelliğin uçlarında dolaşır, ümmiliğin hakkını verir, önemli dostlarının zenginliği içinde yaşardı." diye konuştu.


- "İnsanları birbirine yaklaştırırdı"

Şair Hüseyin Akın ise Şasa'yı ilk olarak Dergah dergisinde kaleme aldığı Yeşilçam Günlükleri'ni okuyarak tanıdığını kaydederek, şunları anlattı:

"Ayşe Hanım da bir gün yazdığım bir yazıyı okumuş, telefonumu bularak beni aradı. Kendisini tanıttı ve yazımı değerlendirdi, çok heyecanlandım. O sıralar romancı arkadaşımız Hakkı Özdemir ve Kamil Yıldız'ı da aynı şekilde aramış. Biz üçümüz arkadaş olduk. Gazetelerden, dergilerden takip ettiği, birbirine yakın olduğunu düşündüğü birbirinden habersiz insanları birbirine yaklaştırırdı."

Akın, Şasa'nın 8 yaşındayken "Ben çok yalnız bir çocuğum, bunu bulan beni arasın" notu yazarak bir şişeye koyduğu ve denize attığı bilgisini vererek, "Bu not içe işleyen bir not, belki de 8 yaşında başlayan bu hadise onun son dönemlerine kadar devam etmiştir. O şişe belki de bir metafor. O şişeyi bulanlar onu çok seven, birçok dostuydu." dedi.

Şasa ile defalarca uzun uzadıya sohbetlerinin olduğunu vurgulayan Akın, onun insanların sinema, felsefe dünyasında yaşadığı aşağılık komplekslerinden kurtulmalarına yardımcı olan bir düşünce sistemi olduğunu kaydetti.


- "Ölüm bir vuslat olduğuna gerçekten inanırdı"

Şasa ile hayatının son on yılında dost oldukları bilgisini veren Nilüfer Usta da Şasa ile tanışmasının bir rahatsızlığı sırasında kendisini arayarak, doktor tavsiyesi yerine dua tavsiye etmesiyle başladığını, ölümünün ardından ise büyük bir üzüntü duyduğunu söyledi.

Usta, Şasa ile ilgili şu düşüncelerini paylaştı:

"Son konuşmalarımız hep ölümle ilgiliydi. Benden anlatmamı isterdi, 'siz bunları zaten biliyorsunuz dediğimde, ben hiçbir şey bilmiyormuşum gibi sen bana yeniden anlat' derdi. Ölümün bir vuslat, düğün olduğun söylerdi ama bunları öylesine değil gerçekten inanarak söylerdi."