"Türkiye'yi tekrar yüksek büyüme patikasına oturtacağız"
PARİS (AA) - Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, önümüzdeki dönemde yapısal reform gündemlerini etkin bir şekilde uygulamaya koyacaklarını belirterek, "Türkiye'yi tekrar yüksek büyüme patikasına oturtacağız." dedi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) Bakanlar Konseyi Toplantısına katılan Şimşek, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Dünya ekonomisi ve toplantı ile ilgili görüşleri sorulan Şimşek, OECD tarafından bugün yayımlanan büyüme raporunun ana temasının dünyanın düşük büyüme tuzağına düşmesi olduğuna dikkati çekerek, raporda bu tuzaktan çıkmak için çözüm olarak yapısal reform yapılması, maliye ve para politikalarının daha etkin bir şekilde kullanılması gerektiğinin vurgulandığını anlattı.
Bugün katıldığı panelin de aşağı yukarı bu çerçevede gerçekleştiğini dile getiren Şimşek, günümüzde dünya ekonomisinde küresel kriz öncesine oranla daha düşük bir büyümenin söz konusu olduğunu ifade etti.
"Muhtemelen küresel kriz öncesindeki büyümeye geri dönüş biraz zor olacak." diyen Şimşek, bunun sebebini de şöyle anlattı:
"Küresel büyüme öncesinde gerek şirketler, gerek hane halkı çok borçlandı. Şimdi o borcun getirdiği bir sınır var. İkincisi, dünya nüfusuna, demografik yapıya baktığınız zaman bir iyileşme değil, bir kötüleşme söz konusu. Verimlilik de düşük seyrediyor. Sebebi ise şu; Yaratılan istihdamın büyük bir kısmı hizmetler sektöründe ve hizmetler sektöründe rekabet sınırlı. Çünkü dünya ticaretine konu olmuyor. Rekabet sınırlı olunca, yenilikçilik ve verimlilik de düşük oluyor. Jeopolitik gerginlikler var. Bütün bu hususlar, uzun vadeli baktığımız zaman, 'bardağın acaba yarısı boş mu?' şeklinde bir tartışmayı gündeme getiriyor ama kısa vadede kötümser olmak için bir sebep yok."
Türkiye olarak, G-20 Dönem Başkanlığı sırasında bugün gündeme getirilen ve çözüm gibi sunulan birçok konuyu ele aldıklarını vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin G-20 için oluşturduğu gündemin ana maddelerinin, yapısal reformların uygulanması, kapsayıcılık, dünyadaki adaletsizliklerin azaltılması, sürdürülebilir bir büyümeye erişim ve yatırımların önceliklendirilmesi olduğunu söyledi.
- "Her şeye rağmen Türkiye iyi gidiyor"
Türkiye'nin küresel ekonominin içinden geçtiği sorunlardan nasıl etkilendiğine ilişkin soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinin güçlü olduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Şu bir gerçek; çevredeki gerginliklerden, çatışmalardan olumsuz etkileniyoruz. Orta Doğu'daki, Afrika'daki bazı pazarlarımız bu sıkıntılar nedeniyle önemli problemlerle karşı karşıya. Bunun olumsuz etkisi var. Fakat yine de her şeye rağmen Türkiye iyi gidiyor. Zaten OECD rakamlarına bakarsanız, OECD ülkeleri bu sene yüzde 2'nin altında, yüzde 1.8 büyüyecek. Halbuki Türkiye'nin yüzde 4'e yakın büyümesi öngörülüyor. Türkiye'nin büyümesi OECD ortalamasının iki katından fazla olacak. Bu da Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinin güçlü olduğunu gösteriyor."
Türkiye'de siyasi istikrar olduğunu ve bunun reformlarla desteklenmesi halinde ülkenin orta ve uzun vadede küresel kriz öncesi büyümeye yakın bir büyümeyi yakalayabileceğini belirten Şimşek, "Çok kapsamlı bir yapısal reform gündemimiz var. Yol haritamız son derece net ama bu tek başına yetmiyor uygulama önemli. Önümüzdeki dönemde yapısal reform gündemimizi etkin bir şekilde uygulamaya koyacağız ve Türkiye'yi tekrar yüksek büyüme patikasına oturtacağız." diye konuştu.
- "Sığınmacılar ekonomi için bir fırsat"
Suriyeli sığınmacıların Türk ekonomisine katkıları ile ilgili soru üzerine ise Şimşek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Suriye'den gelen sığınmacıları Avrupa yük olarak görüyor. Biz ise yaptığımız insani iyilikleri bir vazife olarak, ahlaki, vicdani bir vazife olarak görüyoruz. Aramızda önemli bir fark var. Ayrıca sığınmacılar ekonomi için fırsat. Eğer çocukları iyi eğitirsek, çalışma çağındaki nüfusa iş başında eğitim fırsatı sunabilirsek, bizim ekonomimiz için önemli bir ivme, yeni bir büyüme motoru olabilir. Türkiye'nin uzun vadede demografik yapısında bir kötüleşme öngörülüyor. Belki bunun sayesinde bu da engellenmiş olur. Dolayısıyla biz sadece bir yük olarak değil, bir insani vazife olarak görüyoruz, aynı zamanda bunu fırsat olarak nitelendiriyoruz."