12. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi
ANTALYA (AA) - Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) Başkan Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, kanser hastalarının beslenmesinde içerisinde katkı maddesi olmayan ürünlerin tüketilmesi gerektiğini belirterek, "Marketlerde bir ürünün saklanması demek, kar etmek için ürünün bozulmaması demek. Bozulmaması için de mutlaka katkı maddesi konulması lazım. Bizim biraz daha doğala dönüp, pazarlarda alış veriş yapmak, esaslarımızdan bir tanesi olması lazım." dedi.
TROD'un düzenlediği "12. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi", radyasyon onkologları, sağlık fizikçileri, radyoterapi teknikleri ve radyoterapi endüstrisinin temsilcilerinin katılımıyla Serik ilçesi Belek turizm bölgesindeki bir otelde gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Sağlam, kongrenin değerlendirilmesi için düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, kanser tedavi eden hekimlerin ortak branşlarından birinin radyasyon tedavisi olduğunu belirterek, tüm kanserli vakaların, tedavilerin bir aşamasında kendilerine geldiğini anlattı.
Hastaların en çok "Tedavi sırasında ne yiyeyim, ne içeyim?" noktasında kendilerine başvurduğunu aktaran Sağlam, her şeyin birbirine karıştırılmaması ve ekip çalışması yapılmasının önemli olduğunu söyleyerek, şu değerlendirmede bulundu:
"En önemli temel esas, çok karıştırmadan bu besinleri uygulamak ve de doğal yolla üretilmiş besinleri yemek. 'Bu besin doğal yolla mı üretilmiş yoksa çok fazla katkı maddesi içeriyor mu?' diye düşündüğümüz zaman marketlerdeki ürünlerden oldukça uzaklaşıyoruz. Marketlerde bir ürünün saklanması demek, kar etmek için ürünün bozulmaması demek. Bozulmaması için de mutlaka katkı maddesi konulması lazım. Bizim biraz daha doğala dönüp, pazarlarda alış veriş yapmak, esaslarımızdan bir tanesi olması lazım. Genel şablon üzerine de çıkmamak gerekiyor. Genel şablon nedir? Daha az şeker ama sıfır değil. Çünkü, şeker enerji kaynağı ve vücudun alması gereken ürünlerden bir tanesi. Daha az karbonhidrat ve daha çok proteinle beslenmek. Özellikle et, süt gibi proteinleri uygun ve etkin miktarda almak. Bunlarda da dikkat edilmesi gereken doğal ürün, daha az katkı maddeli, daha az sentetik ürünlere yönelmeyi esas almamız gerekiyor."
- "Sirke suyu içerek yemek borusunu yakan hastalar var"
Kanser hastalarının beslenmesinde vitaminlerin, çok fazla dillendirildiğini belirten Sağlam, tetkiklerde en güncel ve bilimsel verisi bulunanın D vitamini olduğuna işaret etti. Sağlam, "Özellikle meme, prostat ve bağırsak tümörlerinde D vitamini düzeylerine hastalarda mutlaka kontrol ediyor ve belli sınırların üstünde olmasına gayret ediyoruz. Bu çerçevede hastalarımıza tavsiyemiz, özellikle radyoterapi ile beraber gittiğimiz hastalarda, protein yoğun beslenmeleri, daha az karbonhidrat ve daha az şeker yemeleri. Mesela şeker için de doğal şeker olmalı. Doğal şekere en yakın da toz şeker var. Bal, pekmez ya da meyve şekerleri az miktarda kullanılmalı." diye konuştu.
Radyoterapi sırasında belli hassasiyetler bulunduğunu, özellikle baş ve boyunun ışınlandığı durumlarda ağız içinde yaraların oluştuğunu dile getiren Sağlam, ağız bakımına özen göstermek gerektiğini ifade etti.
Sağlam, radyoterapinin yan etkileri güncel tedavi yöntemleri azaltılsa da bunları sıfıra indirmenin mümkün olmadığını vurguladı.
Tedavi konusunda hastaların ve yakınlarının bilgi kirliliği yaşadıklarına işaret eden Sağlam, "Tedavi bütüncül olarak yapılması gereken bir tedavidir. Ana kurallarımızı belirlememiz gerekiyor. Hiçbir şeyi abartmadan yapmak daha iyidir. Önemli olan hasta ve yakınların ile bağlantı kurup her duyduklarına inanmamalarını sağlamak oluyor. Sirke suyu içerek yemek borusunu yakarak tedavi alamayan hastalarımız var." diye konuştu.
- "Kanserin yüzde 80'i tedavi ediliyor"
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök de iki yılda bir düzenlenen kongrede meslektaşlarıyla bir araya gelerek kanser ve radyoterapi alanındaki yeni gelişmeleri takip etmek, farkındalığı arttırmak ve interaktif oturumlardaki tartışmalarla soruları yanıtlamayı hedeflediklerini söyledi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi de olan Özkök, kongrenin bu yıl çok yoğun bilimsel programda, meme, akciğer, prostat, beyin, mide, pankreas, baş boyun, kemik, jinekolojik, çocukluk çağı ve benzeri kanserlerdeki radyoterapi yaklaşımları, kanser ile beslenme gibi oturumların yanı sıra kanserle savaşta ön plana çıkan immünoterapi, intraoperatif radyoterapi ve hedefe yönelik radyoterapi konularına ağırlık verdiklerini ifade etti.
Türkiye’de proton dışındaki modern radyoterapi cihazlarının hepsinin bulunduğunu ve bunların kanser tedavisinde kullanıldığını dile getiren Özkök, Sağlık Bakanlığının katkıları ile bölgelerdeki büyük illere radyoterapi cihazları alınarak hastaların kullanımına sunulduğunu anlattı.
Özkök, Türkiye’deki en büyük sağlık hizmeti alıcısının SGK olduğunu ve SUT üzerinden fiyatlandırma yaptığını hatırlatarak, radyoterapi SUT ücretlerinin yurt dışındakilerle karşılaştırıldığında son derece ucuz olduğuna vurgu yaptı.
SGK’lı hastaların radyoterapi uygulamalarından fark ödemediğini dile getiren Özkök, şöyle konuştu:
"Eskiden 100 kanser hastasından 50-55'ini tedavi ederken, şu anda yüzde 80'ini tedavi ediyoruz ve mutlaka yaşamında bir radyoterapi uyguluyoruz. Tabi bu tedaviler ikinci ve üçüncü ışınlamalarla yapılıyor. Bu sıradaki tedavilerin maliyetleri de yaklaşık 6-7 bin lira. Ama tedaviler sırasında yurt dışından gelen ilaçların maliyetleri minimum bin avrodan başlayıp, on bin avrolara kadar da çıkabiliyor ve bunları uzun süre kullanılması gerekiyor. Radyoterapi, Türkiye'de çok ucuz maliyetli ama SUT'daki uygulamalarda bir değişiklik olmazsa ilerleyen aşamada sürdürülebilir durumda olmayacaktır. En azından fiyatların biraz daha yükseltilmesi gerekecek."
Prof. Dr. Özkök, iki sene öncesine kadar radyoterapinin immünoterapi ile birlikte kullanılması çok fazla düşünmezken, günümüzde hastalığı vücuduna yayılmış kişilerde radyoterapinin bir güçte uygulanmasının ardından immünoterapinin eklenmesiyle hastalıksız yaşam, uzun yaşam süreleri oluşmaya başladığını ifade etti.
Kongre Genel Sekreteri ve Memorial Ankara Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümünden Prof. Dr. Yıldız Güney, immünoterapinin, kişinin bağışıklık sisteminin belirli hücre ve ileticilerinin kanser gibi hastalıklara karşı aktif veya diğer tedavilere ek kullanıldığı bir yöntem olduğunu anlattı.
Güney, son zamanlarda kanser immüno-onkolojideki hızlı gelişmelerin kanser tedavisinde çeşitli yeni yöntemlerin üretilmesini ve tümöre karşı bağışıklık cevabının güçlendirilmesini sağladığını anlatarak, devam eden klinik çalışmalarda kanser tedavisinin cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavi edici kanser aşılarının birlikte uygulanmasının araştırıldığını kaydetti.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Genel Sekreteri ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeynep Özsaran, cerrahi sırasında yapılan radyoterapi uygulaması intraoperatif radyoterapinin ilk kez 100 yıl önce kullanılmaya başlandığını ve 1970’li yıllarda teknolojideki gelişmelere paralel olarak kullanım alanlarının yaygınlaştığını aktardı.
Özsaran, intraoperatifinin önceleri tekrarlayan ya da ameliyatla çıkarılamayan mide, pankreas, prostat kanseri ya da yumuşak doku sarkomlarında kullanılan bir yöntem iken, günümüzde özellikle erken evre meme kanserlerinde giderek artan oranlarda kullanılmaya başlandığını dile getirdi.
Kongrede 57 oturumda, yurt içi ile yurt dışından alanında deneyimli 150 uzman bilgi ve deneyimlerini paylaşılacak. Kongrede ayrıca 396 poster, 116 sözel olmak üzere 512 bildiri sunulacağı öğrenildi.