"Kadınları yazarken feminist duyarlılıkla yazmıyorum"

17 Nisan 2016 Pazar

ANKARA (AA) - SALİHA ÖZDEMİR - Yazdığı tarihi romanlarda Osmanlı kadınlarını anlatan yazar Mine Sultan Ünver, "Ben romanlarımda kadınları yazarken feminist bir duyarlılıkla yazmıyorum. Bizim kadınlarımızda, özellikle gençlerde bir Batı özentiliği, sinmişlik, hiçbir şey yapamama hissi var. Batı'daki kadınlar böyle değil ama bizde böyle maalesef." dedi.

İş yaşamı ve iki çocuk annesi olmanın yanı sıra, hayatına 9 roman sığdıran yazar Mine Sultan Ünver, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yazma serüveninden önce geleneksel sanatların tezhip, minyatür dallarında çalışmalar yaptığını ve çeşitli sergilerde yer aldığını anlattı.

Ünver, insanın hayatını titizlikle planladığında birçok işi bir arada yapabileceğini söyleyerek, şöyle konuştu:

"İnsan hayattaki her rolünden zevk alırsa, bir de yazmak hiç de zor olmuyor. Yazmak zaten zor bir iş değil, özellikle de roman yazarları için böyle olduğunu düşünüyorum. Kendimi ifade edeceğim bir alan olarak roman yazmayı buldum. Dünya, insanlar bana dar geliyordu ve yazarlık da Allah'ın verdiği bir şey, yetenek. Allah'ın 'musavvir' ismi sanatın her alanında bize kendini gösterdiği isimlerden biri. Kendi dünyamı kuruyorum, bu dünyada tatlı, acı yaşadıklarımla, o dünyada, orada kurduğum kahramanlarla cebelleşiyorum. Bunları yaparken de diğer bir amacım tarihimizden bazı insanları anlatmak."

Yazdığı kitaplarda tarihi gerçeklik ve hayal dünyasının bir arada ilerlediğine dikkati çeken Ünver, Endülüs'ü yazarken İspanya'ya gittiğini, Endülüs şehirlerindeki 800 yıllık tarihi yakından gözlemlediğini kaydetti.

- "Birçok güçlü kadın örneğimiz var, onları hatırlatmak istiyorum"

Ünver, romanlarındaki tarihi karakterleri kadınlardan seçtiğini söyleyerek, şu bilgileri verdi:

"Kadınların pasifize edildiğini görüyorum tarih anlatılırken. Halbuki çok şanlı kadınlarımız var, İspanya'nın İsabel'i, İngiltere'nin Elizabeth'i, Fransa'nın Jeanne D'arc'ı var. Bizde de 13. yüzyılda Kayseri valisi Doğa Hatun bir hanım mesela. Baciyani Rum Teşkilatı'nda Fatma Bacı'nın çok önemli bir görevi var, İstanbul'un en ünlü hekimi Saliha Hatun var, evinin önünde kuyruklar olurmuş. Şiir söyleyen Mihri Hatun var mezarı Amasya'da, hatta ayda bir kratere NASA onun adını koymuş. Sultan Abdulhamid'in annesi Bezmi Alem Valide Sultan var. Böyle birçok güçlü kadın örneğimiz var, onları hatırlatmak istiyorum yazdıklarımda."

Bir dönem Amerika'da yaşadığını, Avrupa'nın çeşitli ülkelerini gezdiğini vurgulayan Ünver, kadınlara dair gözlemlerini şu sözlerle paylaştı:

"Ben romanlarımda kadınları yazarken feminist bir duyarlılıkla yazmıyorum. Bizim kadınlarımızda, özellikle gençlerde bir Batı özentiliği, sinmişlik, hiçbir şey yapamama hissi var. Modern zamanlarda olduğumuz halde böyle. Batı'daki kadınlar böyle değil ama bizde böyle maalesef. Anne olmanın önemini kavramıyorlar. Çocuklarımızı yetiştirmenin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu hissetmiyorlar. Toplumu biz yetiştiriyoruz, bizim karakterimizden siniyor her şey. Ev hanımının şuur sahibi olması çok önemli. Tarihi kadınları ele alarak, günümüzdeki kadınlara geçmişte kadınlarımızın ekonomide, siyasette nasıl yer aldığını anlatmak istiyorum."

- "Sabiha Sultan, Mustafa Kemal Paşa'nın evlilik teklifi ettiği kadın"

Ünver, Timaş Yayınlarınca Nisan ayında yayımlanan son romanı "Yanağımda Soğuk Bir Buse" hakkında şunları söyledi:

"Son romanımda ele aldığım Sabiha Sultan'ı, Talha Uğurluel'in bir programını izlerken gördüm. Sultan Vahdettin'in küçük kızı Sabiha Sultan. Uğurluel, programda bir fotoğrafını gösterdi, düğününde, haremde çekilmiş, açık bir resmi. Vahdettin modern bir padişah, iki kızı var ikisinin de başları açık. Batı tarzı müzik yapıyorlar, enstrüman çalıyorlar, çok donanımlı kadınlar. Mustafa Kemal Paşa mesela evlilik teklif ediyor Sabiha Sultan'a, Milli Mücadele'deki komutanlar arasında birçok talipleri olan bir kadın. Ama o kuzeni Ömer Faruk Efendi'ye aşık ve onunla bir evlilik yapıyor fakat bu evlilik Mısır'da boşanma ile sonuçlanıyor."

Sabiha Sultan'ın Osmanlı Devleti'nin son zamanlarındaki çöküşe şahit bir karakter olduğunu aktaran Ünver, sürgünün hüznünü yaşayan bir kadın olduğunu, hayatının oradan oraya sürüklenerek geçtiğini ifade etti.

Sabiha Sultan'ın trajik hayatına değinen Ünver, şunları dile getirdi:

"Milli Mücadele ile Osmanlı arasında kalan çok trajik bir hayatı var. Neslişah Sultan ile Esma Sultan'ın annesi, popüler bir hanım. Onların hayatından Osmanlı'nın son dönemine, Milli Mücadele'den İnkılaplara yani 1918'den 1950'lere kadar olan bir süreci ele aldım. Romanda bir şerit tarihi gidiyor, bir şeritte de benim hayattaki sevgilerim, özlemlerim, nefretlerimin hırsını aldığım kurgu karakterlerim yer alıyor. Fakat her romanın sonunda hangisi gerçek, hangisi kurgu bilgisini de okuruma sunuyorum."

Mustafa Kemal'in Enver Paşa'ya hırsı olduğuna değinen Ünver, şu ifadeleri kullandı:

"Sultan Vahdettin hain değildi, yanlışları vardı. Mustafa Kemal kahramandır, ama onun da gençliğinde Enver Paşa'ya yönelik hırsları oldu. Bunları yanlışları ve doğruları ile verdim. Sabiha Sultan'ın eşi Ömer Faruk Efendi, Mustafa Kemal Samsun'a çıkınca, 'Ben de Milli Mücadele'ye katılacağım' diyerek silahı ile yola çıkıyor. İngilizlerin her yerde karış karış aradığı tehlikeli bir ortamda şehit olmak için yanına gidiyor ama Mustafa Kemal geri gönderiyor."

Ünver, romanındaki tarihi olaylarda Murat Bardakçı'nın "Şahbaba" eserinden faydalandığının altını çizerek, Bardakçı'nın açık yüreklilikle yazdığını, kendisinin de romanıyla okuyucuya sunmak istediğini belirtti.

- "Eleştirel bakmayı öğrensin istiyorum okuyucum"

İnsanların tarihi dizilere olan ilgisini, "Modernizin getirdiği bir şey var, insan herkesle bir olunca, bir sıra dışılık arıyor." ifadesiyle yorumlayan Ünver, "Farkındalık ararken de köklerine iniyor. Amerikalılar, 'Game Of Thrones' izlerken kurgu olduğunu biliyor fakat bizde tarihi filmler özümsenerek izleniyor. Kanuni'yi gösterildiği gibi alıp kabul ediyor." diye konuştu.

Tarihi dizilerin diğer yandan izleyiciyi tarihi romanlara yönelttiği düşüncesini dile getiren Ünver, şu değerlendirmeyi yaptı:

"İnsanların tarihi romanlar okuması anlamında tarihi diziler faydalı oldu. Ben de ifrat ve tefrite kaçmadan, romanlarımda özellikle gençlere doğruları vermeye çalışıyorum. Mesela, Tanzimat'ta Mustafa Reşit Paşa kimine göre vatan haini, kimine göre vatansever. Ben okuyucuya ikisini de sunuyorum başka insanların dilinden ve okuyucuya bırakıyorum kararı. Eleştirel bakmayı öğrensin istiyorum okuyucum. Çünkü maalesef biz çok kutuplaşıyoruz, ya eksi, ya artı, ya siyah, ya beyaz. Hayır, gri tonlar, başka renkler de var. Bir yazar olarak okuyucumun zekasını gözetiyorum, neyin doğru olduğuna kendisi karar versin istiyorum. Diğer taraftan tarihini bilmek çok güzel bir şey ve insan tarih okudukça, hep tekerrür ettiğini de görüyor."