"Saraybosna'dan kalkan bir tren, Mekke'ye gidebilir"

17 Nisan 2016 Pazar

İSTANBUL (AA) - MUSA ALCAN - Yazar Halil İbrahim İzgi, "Buradan Bosna'ya gidenlerde, bir 'Evlad-ı Fatihan', bir abilik motivasyonu var. Her ne kadar iyi niyetli olsa da bunun pek hayır getirdiğini düşünmüyorum. Karşımızdakini küçük görme anlamına da gelebiliyor. Bir bütünün parçaları olduğumuzu, eşit olduğumuzu, birbirimiz olmadan eksik olduğumuzu göstermeliyiz. Ortak bir geçmişi taşıdığımız gibi, ortak bir geleceği de inşa edebiliriz." dedi.

Balkanları yakından takip eden ve bu konuda araştırmalar yapan İzgi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türklerin, Balkanlardaki köklerinden bilinçli bir şekilde kopartılmaya çalışıldığını ve ortak geçmişe işaret eden hikayelerin çoğaltılmasıyla bu durumun çözülebileceğini söyledi.

Avrupa'nın, kendinden olmayanı düşman gören ve şeytanlaştıran bir zihin dünyasına sahip olduğunu dile getiren yazar, empatinin birçok toplumsal soruna çare olacağını belirtti.

Müslümanlara yapılan zulmün hiçbir dönemde sona ermediğinin altını çizen İzgi şunları aktardı:

"Saraybosna, Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin bir arada yaşadığı bir yerdir. Kudüs ve İstanbul'da da aynı şekilde, 3 din rahatça bir arada bulunabilir. Bugün dinlerin özgürce bir arada yaşadığı başka bir pratiği görmemiz mümkün değil. Avrupa bir anlamda bu örnekleri de yok ederek, kendi steril Hristiyan kültürünü dayatmaya çalışıyor. Bugün, Avrupa'nın bilinç altında bir Endülüs var. Endülüs'ten Müslümanları sökmek zihinsel kodlarına yerleşmiş ve Bosna'da yapılmaya çalışılan şey de buydu."

İzgi, birlikte yaşama kültürünün uygulamalarını daha fazla dile getirmek gerektiğine vurgu yaparak, "Saraybosna'dan kalkan bir tren, Mekke'ye, Medine'ye gidebilir. Kudüs'le de bağlanabilir. Bu, zihinsel bir eşik. Birileri, insanların arasında köprü kurmaya, birileri de bunları yok etmeye çalışır. Biz, köprü kuran tarafta olmalıyız. Osmanlı'dan sonra her kimlik bir diğerine dayatma haline geldi. Bu demografik dengelerin değişmesi, uçsuz bucaksız acıları beraberinde getirdi." dedi.

- "Bosna deyince aklımıza kan ve gözyaşı geliyor"

İş birliği ve kültürel alışverişin artmasının, beraberinde zenginleşme ve birleşmeyi getireceğini ifade eden İzgi, "Buradan Bosna'ya gidenlerde, bir 'Evlad-ı Fatihan', bir abilik motivasyonu var. Her ne kadar iyi niyetli olsa da bunun pek hayır getirdiğini düşünmüyorum. Karşımızdakini küçük görme anlamına da gelebiliyor. Bir bütünün parçaları olduğumuzu, eşit olduğumuzu, birbirimiz olmadan eksik olduğumuzu göstermeliyiz. Ortak bir geçmişi taşıdığımız gibi, ortak bir geleceği de inşa edebiliriz." diye konuştu.

Bosna'yı, savaşla birlikte tanımaya başladığını ve Bosna hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı hissettiğini anlatan İzgi, Bosna'ya her gittiğinde farklı detaylara şahit olduğunu ifade etti.

Kültürlerin kaynaşmasında edebiyatın önemine dikkati çeken yazar şunları söyledi:

"Oraların acısından ziyade, zenginliğini yansıtmaya çalıştığım, Cüda isminde bir roman yazdım. Savaş dönemlerinde geçmesine rağmen savaşın içerisinde bir ajitasyondan uzak durmak istedim. 20 yıl önce yaşanan Bosna savaşına neredeyse hiç değinmedim. Bunların hepsi bilinçliydi. Çünkü Bosna deyince aklımıza kan ve gözyaşı geliyor. Bunun yerine o vakur duruşun altını çizmek daha doğru olur. Bu anlamda da insan hikayesi üzerinden bir iz sürdüm."

- Saraybosna'dan Filistin'e bir kayıp hikaye

Kitabı yazmaya karar vermesinde Anadolu Ajansı'nın önemli rol oynadığına vurgu yapan İzgi, "Gazze bombardıman altındaydı. Dünyanın çeşitli yerlerinde protesto gösterileri oluyordu. Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Camisi bu yerlerden biriydi. Anadolu Ajansı'nın oradan geçtiği bir fotoğraf vardı. Türkler ve Boşnaklar Filistin için birlikte yürüyordu. O fotoğraf karesinden aklıma geldi. 'Araplarla Boşnakların ortak bir tarihi var mıdır? Hayatları bir yerde kesişmiş midir?' diye düşündüm. 1870'lerde Osmanlı, idareyi Avusturya Macaristan'a devrettikten sonra Boşnakların bir kısmının Filistine göç ettiğini öğrendim ve bu kayıp hikayeyi kaleme almaya başladım." ifadelerine yer verdi.

Arap topraklarına göç eden Bosnalılara "Buşnak" dendiğini aktaran yazar şunları söyledi:

"Abdülhamid Han zamanında gidiyorlar. Onlara orada verimli topraklar veriliyor. Hikaye üzerinde çok fazla bilgi yoktu. Bu yüzden roman olarak yazmak daha doğru olacaktı. 'Cüda', ana yapı olarak Arap Boşnakların hikayesini anlatıyor. Kalbi İstanbul olan bir coğrafya ve zaman dilimi. Bunu yazmaktaki amacım da Osmanlı bakiyesi olan Araplar ve Boşnaklar arasındaki ortak tarihin gün yüzüne çıkması ve kardeşlik duygularının pekişmesine katkı sağlamak."

İzgi, Buşnakların İsrail zulmüne uğradığını söyleyerek, "Acının içinden geçen bir hikaye ama içinde özellikle umut da var. Kitapta hikayeyi yaşayan 'Celal Hürmet' isimli bir karakterin torununun torunu Amman'a gidiyor. Daha sonra da oradan kocasıyla birlikte New York'a yerleşiyor. Yeterince batıya gidilirse doğuya ulaşılır düşüncesiyle tekrar Saraybosna'ya, köklerini aramaya geliyor. Bu anlamda bir Saraybosna romanı. Baş karakteri her ne kadar Cüda ismindeki kadın olsa da romana ağırlığını veren şey, Saraybosna'nın dokusu." diye konuştu.

- Saraybosna üçlemesi

Farklı bir kültürü yazmanın zorluğundan bahseden İzgi, hata olmasın diye kitabı önce Bosna Hersek'te yaşayan, oranın kültürüne hakim arkadaşlarına gönderdiğini bildirdi.

İzgi, yazım sürecinin tamamen matematiksel ilerlediğini aktararak, "Her gün sabah 05.00-07.00 arasında, günde bin 200 kelime yazarak tam 50 günde bitirdim. Araştırma süreci ise yaklaşık 3 yıl sürdü. Hikayeyi, Saraybosna'nın diğer kayıp hikayeleriyle sürdürmek istiyorum. Bir üçleme olmasını hedefliyorum. Osmanlı dönemini anlatmış olduk. Avusturya-Macaristan ve Yugoslavya dönemlerinde de çok hoş hikayeler var." dedi.

Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu olan Halil İbrahim İzgi, "Yeni Şafak", "Daily Sabah" gibi gazetelerde görev aldı.

Farklı dergilerde editörlük de yapan 39 yaşındaki yazar, halen Üsküdar Belediyesi Basın Danışmanlığı görevini yürütmekte.

"Cüda"nın yazarı İzgi, 21 Nisan'da "Saraybosna Kitap Fuarı" kapsamında Bosnalı kitapseverlerle buluşacak.

Fuara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nün davetiyle katılan yazar, "Cüda" hakkında bir de söyleşi gerçekleştirecek.