"Benim yaptığım bir tavır koymadır"

06 Nisan 2016 Çarşamba

İSTANBUL (AA) - SALİHA ÖZDEMİR - Türk Edebiyatı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bahtiyar Aslan, "Sarısayın'a yalan söylesem ve yazı işleri müdürümüz aracılığıyla röportajı beğenmediğimi iletsem bir mesele çıkmazdı. Çok çok Ayşe Hanım neden beğenmediğimizi sorardı veya verdiği cevapların beğenilmemesine kızar, içerlerdi. Ben sebebi dosdoğru söylemeyi tercih ettim. Başka her hangi bir sebeple reddetmiş olsaydım mesele bu kadar köpürtülmezdi. Bunun akademisyen bildirisine karşı bir duruş olduğunu fark edenler meseleyi büyütmeyi tercih ettiler." dedi.

Türk edebiyatında, özellikle 27 Mayıs 1960 darbesiden sonra yaşanan ideolojik ayrışma sonrası gündemden düşmeyen, "dergilerde ideolojik kamplaşma" bu hafta Türk Edebiyatı dergisinin şair Behçet Necatigil'in doğumunun 100. yılın nedeniyle hazırladığı "Behçet Necatigil Özel" sayısı ile bir kez daha gündeme geldi. Derginin, Necatigil'in kızı, akademisyen, yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın ile yapılan röportaja özel sayıda yer vermemesi üzerine gündeme gelen "sansür" iddialarına maruz kalan derginin Genel Yayın Yönetmeni Bahtiyar Aslan, AA muhabirine açıklama yaptı.

- "Necatigil'in devlet ve millet aleyhine tek bir cümlesini okumadım"

Aslan, Necatigil'in doğumunun 100. yılı vesileyle çalışmayı yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Bir özel sayı değil geniş bir dosya yaptık. Bunun dışında Necatigil, Türkçenin çok önemli şairlerinden biri. Türk edebiyatına şiirleri, yazıları ve tercümeleriyle büyük katkılar sağlamış bir isim. Ayrıca beyefendiliği, inceliği ile de hayatımıza bir şeyler kattığı muhakkak. Yerli bir şair. Devletinin ve milletinin aleyhine tek bir cümlesini okumadım. Varsa da ben bilmiyorum. İçerden düşünen biri. Eskiden beri okuyorum. Şiirini ve tercümelerini çok beğenirim, severim. Radyo oyunları bir harikadır. Daha üniversite öğrencisiyken radyo oyunlarından biriyle ilgili yazı da yazdım. Onun yüzüncü yaşını böyle bir dosyayla kutlamak gerektiğini düşündük."

Dosyaya Sevinç Çokum’dan Haydar Ergülen’e kadar birçok ismin yazılarıyla katkıda bulunduğunu ifade eden Aslan, Sezai Coşkun, Necati Tonga, Tahsin Yıldırım, Korhan Altunyay, İbrahim Özen, Mahmut Babacan ve Mustafa Özçelik gibi yazarlarla dosyayı tamamladıklarını aktardı.

Aslan, dergilere yönelik sansür iddialarının "son derece sıradan" bir olay olduğuna dikkati çekerek, şunları anlattı:

"Meydana gelen olayda şık olmayan tek şey röportajı Ayşe Sarısayın’dan bizim isteyip, yayınlamamamız. Yoksa dergiye gelen her yazıya, her röportaja zaten yer veremiyoruz. Bunların hiçbirinin sansür amaçlı olmadığını söylememe gerek bile yok. Sarısayın'a yalan söylesem ve yazı işleri müdürümüz aracılığıyla röportajı beğenmediğimi iletsem bir mesele çıkmazdı. Çok çok Ayşe Hanım neden beğenmediğimizi sorardı veya verdiği cevapların beğenilmemesine kızar, içerlerdi. Ben sebebi dosdoğru söylemeyi tercih ettim. Başka herhangi bir sebeple reddetmiş olsaydım mesele bu kadar köpürtülmezdi. Bunun akademisyen bildirisine karşı bir duruş olduğunu fark edenler meseleyi büyütmeyi tercih ettiler."

Spekülasyonun röportajın yayınlanmama sebebiyle ilgili olduğunu düşündüğünü vurgulayan Aslan, Türkiye'de ideolojik farklılıklar yüzünden yazarların, şairlerin yok sayılması açısından "son derece verimli bir ülke" olduğu düşüncesini paylaştı.

Aslan, "Şiir antolojilerine bile bir göz atmak bir fikir sahibi olmak için yeterlidir." diyerek, şu düşüncesini dile getirdi:

"Kimin hazırladığı, hangi yayınevinden çıktığı seçilen şairler konusunda belirleyici oluyor. Hangi sol dergi bir sağcı şair için, hikayeci için özel sayı hazırlamış? Sezai Karakoç için bu ülkede Türk solunun edebiyat dergilerinde bırakın özel sayı hazırlamayı kaç yazı yayımlanmıştır? Sevinç Çokum’un romancı olduğunun farkında bile değillerdir. Aslında birçok sağcı yazarı gizli gizli okudukları da bilinir. Mustafa Kutlu’nun resmini bugüne kadar hangi sol derginin kapağında gördünüz? Bahaettin Karakoç, Ali Akbaş, Abdurrahim Karakoç hangi antolojiye, ne kadar girdi?"

- "Karar almakta problem yaşamadım"

Necatigil'in kızı Ayşe Sarısayın'ın, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla, bin 128 akademisyenin, güvenlik güçlerinin terörle mücadele çalışmaları ve sokağa çıkma yasaklarını bahane edilerek, devletin "kasıtlı ve planlı kıyım yapıldığı" öne sürdüğü "Akademisyen Bildirisi"ne imza attığından röportaj soruları gönderildikten sonra haberdar olduğunu söyleyen Aslan, şunları aktardı:

"Doğrusu çetele tutmak, fişlemek gibi bir merakım olmadığı için de bir araştırma ihtiyacı hissetmedim. Ayşe Hanımın imza attığını tamamen tesadüfen öğrendim. Şahsen karar almakta bir problem yaşamadım. Ancak bunu yetkili arkadaşlarla paylaşmak, onların fikirlerini almak ve meseleyi kimsenin kişiliğine zarar vermeden halletmek için biraz zaman harcadık. Daha sonra Ayşe Hanıma durumu yazı işleri müdürümüz bildirdi ve kendilerinden zannederim özür de diledi. Sonuçta vaktini aldık. O da üzüldüğünü belirten, bunun Necatigil’e yapılan bir ayıp olduğunu ileri süren bir cevap yazmış."

Aslan, "Konu kapandı derken Handan İnci sürece dahil oldu. Sosyal medyada provokatif bir paylaşımda bulundu. Ben de kendilerine cevaben bir metin yayınladım." ifadesini kullanarak, "Ayşe Hanımla meseleyi hallettiğimizi düşünüyordum. Hatta bunun mahremiyeti olduğunu zannediyordum. Handan Hanım’ın meseleye müdahil olmasını anlamlı buluyorum. Fakat bence buna asıl cevap vermesi gereken kendisidir. Gerçekten bu meseleye neden dahil oldu? Benim gerekçemi makul bulmuyor mu? Bu, gerekçe gerçekten yabana atılır bir gerekçe mi? Bunları çıkıp açıklaması gereken o. Yoksa gerçekten de benim zannettiğim gibi kendisini bazı çevrelere onaylatmak mı istiyor? Ben de merak ediyorum." diye konuştu.

- "Kimseyi susturmaya çalışmıyorum"

Sarısayın'ın dilediği her yerde, dilediği görüşleri açıklayabileceğinin altını çizen Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benim buna müdahale etmem söz konusu olabilir mi? Dergiye gelen yazıların bir kısmı yayın kurulundan geçmediği için yazarları başka yerlerde yayınlayabiliyor. Bu röportajı da istediği dergide yayınlatabilir. Ya da buradaki görüşlerini başka yerlerde ifade edebilir. Benim zaten böyle bir kısıtlama yetkim yok. Benim yaptığım bir tavır koymadır, bir duruş sergilemedir. Kimseyi susturmaya çalışmıyorum, kimseyi yokluğa mahkum etmiyorum ve gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Aynı şey bana yapılsa elbette kırılırım ama gidip başka yerde görüşlerimi ifade etmeye devam ederim."

Aslan, Devleti Güneydoğu’da sürdürülen operasyonlar yüzünden katliamla itham etmenin ne anlama geldiğini iyi bildiğine vurgu yaparak, Cumhuriyet gazetesinin Ayşe Sarısayın ile yapılan röportajda “İktidar yanlılarının, her türlü muhalif sesi susturma çabalarının bağnaz karaltısı, bu ülkenin en büyük şairlerinden birinin 100. doğum günü kutlamasının üstüne de düştü.” ifadesine dikkati çekti.

- "Solda, yokluğa mahkum etme, korkunç bir sansür vardır"

"Sağın kültür, edebiyat adamlarının büyük bir kısmı solla platonik bir aşk yaşar. Sola kendilerini onaylatmak onlar için çok önemlidir." şeklindeki düşüncesini de dile getiren Aslan, şu değerlendirmede bulundu:

"Medyadaki sol hakimiyeti bunun yeterli mazereti midir, bilmiyorum. Sol, onları sürekli görmezden gelir, yokluğa mahkum eder. Gizliden onaylasalar da, iyi yazar, iyi şair olduklarını kabul etseler bile ötelerler. Kendi aralarında da korkunç bir sansür vardır. Bir solcu yazar asla bir sağcı yazarın iyi yazar olduğunu dile getirmez. Çok nadirdir bu. Türk sağı ise daima sola açıktır. Hatta kendi cenahlarından çok sol cenahı okurlar. Bu hep böyledir. Özellikle akademideki sağcıların, solun yazarlarını kendilerinden daha iyi değerlendirdiklerini, anladıklarını biliyorum. Cemal Süreya’yı da, Attila İlhan’ı da, Kemal Tahir’i de sağ daha iyi okumuş, daha iyi anlamış ve değerlendirmiştir. Sol ise sağa büsbütün kapalıdır."