Çalışma Bakanı Soylu: Gerekçeli karar kararın kendisi kadar vahimdir

10 Mart 2016 Perşembe

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesinin (AYM) gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki gerekçeli kararına ilişkin, "Gerekçeli karar, kararın kendisi kadar vahimdir, gerekçeleri de vahimdir. Elbetteki hukukta da eksik olacaktır, hata olacaktır. Anayasa Mahkemesi de layüsel ve dokunulmaz değildir, kararları tartışılmaz değildir, elbetteki tartışılacaktır" dedi. Soylu, Sosyal Güvenlik Kurumunda eczacılarla yapacağı istişare toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. AYM'nin, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında verdiği kararın gerekçesine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Soylu, Türkiye'nin bir hukuk devleti ve mevcut anayasanın 104'üncü maddesinin "açık ve net" olduğunu söyledi. Bakan Soylu, Anayasanın 104. Maddesinde cumhurbaşkanına hem anayasayı gözetme hem de anayasal çerçevede devlet kurumlarının düzenli ve uyumlu çalışması görevini verdiğini belirterek, "Anayasayı gözetme görevi cumhurbaşkanımıza bu millet tarafından verilen ve bu anayasa tarafından verilen bir görevdir. Eğer Anayasa Mahkemesi bir yetki ihlali ortaya koyuyor ise bunu Türkiye'de ortaya koyabilecek yegane kurum kendi görevi içerisinde Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Anayasa Mahkemesi ilk derece mahkemenin verebileceği bir yetkiyi kendi eline alıyor ve daha sonraki süreçleri engelleyebilecek bir ihsası rey ortaya koyuyorsa da bilinmesi gerekir ki bu konudaki uyarıyı yapma görevi Sayın Cumhurbaşkanımıza aittir" diye konuştu. Anayasanın 138'inci Maddesinin yürüyen davalarla ilgili bir değerlendirme ortaya koyduğuna işaret eden Soylu, "Şu açıktır, Anayasanın 138'inci Maddesi, 104. Maddesinde Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu, yapmakla yükümlü olduğu görevleri ortadan kaldırmamaktadır ve 104.Maddesi açık ve nettir. Orada Cumhurbaşkanımızı anayasanın çok açık ve net bir şekilde hem gözetme görevi hem de devlet kurumları içerisinde anayasanın çerçevesi içerisindeki uyumlu ve düzenli çalışma görevi konusundaki gözetmeyi bir şekilde Cumhurbaşkanımıza vermektedir" ifadelerini kullandı. Soylu, anayasa mahkemelerinin "eski Türkiye"de alışkanlıkları olduğunu, kararlarını açıklarken, gerekçe yazmadan kararı açıkladıklarını ve bunun en çok eleştirilen temel meselelerden bir tanesi olduğunu söyledi. Süleyman Soylu, "Bugünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı da bu açıklamalarla beraber, bu değerlendirmeleri geçmişte paylaşan bir şahıstı. Bugün bu fahiş bir hatadır. Anayasa Mahkemesi alelacele, yangından mal kaçırır gibi herhangi bir gerekçeyi ortaya koymadan yapmış olduğu değerlendirme son derece yanlıştır ve son derece eksiktir. Bu fahiş bir hatadır ve yanlış bir yoldur" şeklinde konuştu. "İlk derece mahkemenin yetkisini gasp etmektedir" İlk derece mahkemesinin, bir meseleyle ilgili anayasanın, ceza hukukunun gerekli kurallarının çok açık ve net olduğunu belirten Soylu, "Herhangi bir değerlendirme yapmadan Anayasa Mahkemesinin bir karar vermesi esas itibariyle ilk derece mahkemenin yetkisini gasp etmektedir. Şöyle bir durum ortaya koysak, ilk derece mahkeme kararını verdikten sonra yeniden iç hukuk yolları tüketildikten sonra, yeniden bireysel başvuruda bulunulsa Anayasa Mahkemesi ne karar verecektir" değerlendirmesini yaptı. Anayasa Mahkemesinin ihsas-ı reyde bulunduğunu ifade eden Soylu, şunları kaydetti: "Demiştir ki 'Ben kararımı bu yönde açıklıyorum.' Bu hukuk sistemimiz açısından da anayasal güvence açısından da son derece sakat bir durumdur ve bu durumu maalesef en yetkin kurumlarımızdan ve organlarımızdan birisi olan, hepimizin göz bebeği olmak zorunda olan Anayasa Mahkemesi vermiştir ve bu karar eleştirilemez değildir, bu karar gözetilemez değildir. Yine anayasal çerçevede bu karar eleştiriliyor ve bu karar kendi üzerinde sorumluluk bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gözetilmektedir. Gerekçeli karar, kararın kendisi kadar vahimdir, gerekçeleri de vahimdir. Elbetteki hukukta da eksik olacaktır, hata olacaktır. Anayasa Mahkemesi de layüsel ve dokunulmaz değildir, kararları tartışılmaz değildir, elbetteki tartışılacaktır. Demokrasinin de en önemli önceliklerinden ve ehemmiyetlerinden bir tanesidir."