TRABZON (AA) - Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı İlhami Koç, yapısal sorunların başında sık sık vurguladıkları, Türkiye'deki tasarrufların eksikliğinin geldiğini belirterek, "Bunun çok kısa vadede bir çözümü yok esasen. Biz bunun orta ve uzun vadede ancak finansal okur yazarlığın gelişmesiyle ilgili olduğunu düşünüyoruz." dedi.
Koç, Finans Bilim Platformu tarafından bir otelde organize edilen, 20. Finans Sempozyumu'nun ilk oturumunda yaptığı konuşmada, 1990'lı yılların başında sermaye piyasalarının sorunları arasında, ürün ve hizmet eksikliğinin bulunduğuna dikkati çekerek, gelinen noktada hemen hemen Batılı sermaye piyasalarında olan her ürünün mevcut olduğunu söyledi.
Piyasada bulunan ürünler hakkında katılımcılara bilgi aktaran Koç, "Üzerinde çalışacak çok alan var. Bunların bir kısmında talep az, bir kısmında fazla ama her şey neredeyse var elimizde. O açıdan çok da sorunumuz yok. Bugün şirketlerin bilançolarına baktığımızda, eskiden olan yüksek enflasyon ortamı da ortadan kalktığı için daha güvenilir, bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenen, uluslararası muhasebe standartlarına göre çıkarılmış bilançolardan ve mali tablolardan bahsediyoruz. Dolayısıyla geçmişe göre baktığımızda çok daha ileri bir düzeyde olduğumuzu söyleyebilirim." diye konuştu.
Koç, bugün gelinen noktada başka sorunlar bulunduğunu dile getirerek, "Bu nedir? Yaklaşık son 5-6 yıldır bizim sermaye piyasalarımızda bir büyüme yok. Mesela borsanın piyasa değerine bakın, üç aşağıya, beş yukarı aynı. Çok fazla bir şey değişmedi. Yeni bir halka arz yapacağız diyelim ki hala belli bir boyutun üzerindeki halka arz için yurt dışına gitmek zorundayız. Yurt içinde bu tür arzları yapamıyoruz. Bu tahvil için de geçerli ama tahvillerde zaten rakamlar çok küçük olduğu için bir şekilde yurt içinde bu hallediliyor. Portföy yönetimi tarafına bakarsanız yönetilen portföyün büyüklüğü 100 milyar lira, aslında çok düşük bir rakam bunun da yarıdan fazlası emeklilik fonlarından geliyor, yani bireysel emeklilik sistemi kurulmamış olsaydı bu da olmayacaktı." ifadelerini kullandı.
Yapısal sorunların başında sık sık vurguladıkları, Türkiye'deki tasarrufların eksikliğinin geldiğini anlatan Koç, "Bunun çok kısa vadede bir çözümü yok esasen. Biz bunun orta ve uzun vadede ancak finansal okur yazarlığın gelişmesiyle ilgili olduğunu düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Koç, son dönemde özellikle bireysel emeklilik katkısıyla tasarruf oranının yüzde 15'lere geldiğini, bu oranın hala yeterli olmadığını, en azından yüzde 20'lerin üzerine çıkması gerektiğini sözlerine ekledi.
Türkiye'de son dönemde gündemin çok dolu geçtiğini belirten Koç, şöyle devam etti:
"Bunlardan biri bireysel emekliliğe otomatik katılım. Bu ilginçtir, otomatik katılımı bizim gündemimize akademisyenler soktu. Bir kaç ülkede bireysel emekliliğe otomatik katılım sistemi var. Bu aslında davranışsal finansın gündemimize getirdiği bir konu. Serbest piyasa ekonomilerinde sistem kişiyi reklamlarla, bir takım promosyonlarla bir şeyler almaya zorluyor. Paranız yoksa, bankalar hemen size para vermeye hazır. Dolayısıyla insanlardaki tasarruf eğilimi gittikçe azalıyor. O zaman ne olacak, birtakım teşvikli sistemler olabilir mi? Davranışsal finansın getirdiği bir alan otomatik katılım. İnsanlar otomatik olarak tasarruf sistemine katılırlarsa daha sonra vazgeçmiyorlar, bunu devam ettiriyorlar. İngiltere'de bu zorunlu sisteme girdikten sonra cayma oranı yüzde 6, 7'ler civarında. Bizde de henüz daha başlamadı ama tahminimiz en azından yüzde 60'ının sistemde kalacağı yönünde."
Koç, aynı dönem içinde Türkiye Varlık Fonu'nun kurulduğunu vurgulayarak, "Tasarrufların artırılması diye konuştuğumuzda hep bireysel, özel tasarruflardan bahsederdik, kamu tasarruflarına atıfta bulunmayız. Dünyada birçok ülkenin bu tür kamusal tasarruf araçları var. Bizde kamusal tasarruf aracı dediğimiz zaman, gözümüzü diktiğimiz işsizlik fonu var. Çok büyük bir para vardır orada, sürekli gider, gelir 'bu paranın hiç olmazsa bir kısmı sermaye piyasalarına aktarılsın.' deriz. 'Sermaye piyasalarına aktarılsın.' derken, ülkenin uzun vadeli yatırımlarının finansmanına destek olması amacıyla bunu söylüyoruz. Fakat bir türlü ikna edemedik, hatta geçen sene devlet çeyiz ve konut hesabı sistemi oluşturdu. Hiç olmazsa oradaki paralar sermaye piyasalarına gelsin ona da izin verilmedi." diye konuştu.
Tasarrufların temel sorularından birisinin de var olan tasarrufların yanlış yerde bulunması olduğuna dikkati çeken Koç, "Tasarruf, risk ve getiri beklentisine uygun araçlarda bulunmuyor. Bakıyorsunuz birinin mevduatına, bankada bir aylık mevduatta ama 5 yıl, o bir aylık mevduat devam ediyor. Vadesi 5 yıllık ise 5 yıllık ürünler var, orada getiri daha da yüksek. Oraya doğru gitmiyor, kanalize olmuyor para. Kamu tasarrufları da öyle. Kamu tasarrufları, işsizlik fonu tasarrufları çok uzun vadeli tasarruflar fakat sermaye piyasalarına gelmesine ikna edemedik." dedi.
Koç, "Türkiye Varlık Fonu kurulurken ilk defa bizim de bir katkımız olmadan kanunda, Türkiye'de sermaye piyasalarının desteklenmesi fonun temel amaçlarından biri olarak yer aldı." ifadesini kullanarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye Varlık Fonu'nun ana gelirlerinin özelleştirme gelirleri olması planlanıyor. Bu da güzel bir şey çünkü eskiden özelleştirme gelirleri bütçe açıklarını gidermek amacıyla kullanılırdı. İlk defa, 'bizim artık bütçe açığımız yok, paraya da ihtiyacımız yok. Bundan gelecek para başka amaçla kullanılsın.' diye bir karar alındı. Bu da bizim açımızdan çok sevindirici bir gelişme oldu. Bunlar bizim açımızdan geleceğe daha fazla ümitle bakmamızı sağlıyor."
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Banka Meclisi Üyesi Lokman Gündüz ise Türkiye'de akademik camianın yaptığı bu tür etkinlikleri Merkez Bankası olarak desteklemeye özen gösterdiklerini söyledi.
Türkiye'de ve dünyadaki merkez bankalarının çalışma sistemlerine ilişkin katılımcılara teknik bilgiler aktaran Gündüz, kendisine en çok "dolar ne olacak." ve "piyasada neden para yok." şeklinde sorular yöneltildiğini belirtti.
"Piyasada şu anda 126 milyar lira var." ifadesini kullanan Gündüz, "Türkiye'nin toplam gelirine baktığınızda çok büyük para değil. Türkiye'nin yüzde 8'i toplam tedavüldeki parayı oluşturuyor, yüzde 92'sini vadeli, vadesiz mevduatlar oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran çok daha düşük, yüzde 3'ler civarında." dedi.
Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turhan Korkmaz'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturum, Trabzonlu İşadamları ve Bürokratları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu'nun sunumunun ardından sona erdi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'nın işbirliğinde gerçekleştirilen sempozyum kapsamında, 6 oturum yapılması planlanıyor.