İSTANBUL(AA) - Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, bir projenin finansmanının ilk önce menkul kıymete dönüştürülebilmesi üzerine bir çalışma yaptıklarını belirterek, "Hayalimiz şu: Mesela havalimanının yolcu bazlı gelirlerini bir menkul kıymet içine koyalım. Borsaya da endekslerin yanında yolcu sayacı koyalım. Yatırımcı bin liralık havalimanı sertifikası aldıysa, gelen-giden yolcuya göre esnek getirisini ve riskini anlık takip edebilsin, bu ve benzeri helal enstrümanlara yatırım yapabilsin" dedi.
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından “Türkiye’de İslami Finansın Geleceği” başlıklı bir panel düzenlendi. SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Sadık Ünay moderatörlüğündeki panele, İslami finans ve katılım bankacılığı sektöründen temsilciler, akademisyenler ve girişimciler katıldı.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Karadağ, panelde yaptığı konuşmada, İslami finans denilince Borsa İstanbul’un aslında olayın tam merkezinde yer aldığını, sermaye piyasaları ve borsaların İslami finans enstrümanlarını çok aktif şekilde kullanması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’de tasarrufa yönlenmek isteyen ciddi bir kaynak bulunduğunu ancak bunların kendi ihtiyaç ve tercihlerine uygun ürün ve alan bulamadığını aktaran Karadağ, "Türkiye’nin her tarafı AVM’lerle dolu. Siz harcama eğilimlerinize karşılık aradığınızda envai çeşit ve lokasyonda harcamanızı gerçekleştirebilirken tasarruf kanalları çok kısıtlı. Olan birkaç alternatif tasarruf kanalı da ya sizin inanç yapınıza ya tercihlerinize ya da risk ve vade kriterlerinize uymuyor." diye konuştu.
Türkiye’deki mevcut katılım bankacılığı büyüklüğü ile toplumunun ihtiyaçlarının karşılanmasının mümkün olmadığını belirten Karadağ, “Türkiye’de finans konularında İslami eğilimin yüzde 70’in altında olacağını düşünmüyorum. Yüzde 70 potansiyele en fazla toplam finans büyüklüğünün yüzde 5’i ile karşılık bulmaya çalışıyoruz. Bu seviye Türkiye'ye yakışmıyor. Bunun ekonomik sistem içindeki karşılığı şu oluyor: Muhafazakar kişiler ticarete atıldıklarında İslami olmayan konvansiyonel yöntemlerle ticaret yapmak durumunda kalıyor. Bunun sistemden ve bizlerden kaynaklanan eksiklikler olduğunu düşünüyorum.” yorumunu yaptı.
Borsaya başladığında hem trade hem de borsa gelirlerinde İslami finans tarafını genişletmek istediğini anlatan Karadağ, borsa gelirlerinin bir kısmını katılım bankalarında değerlendirmeye başladıklarını söyledi.
Katılım bankacılığı algısının toplum nezdinde kuvvetlendirilmesi gerektiğini belirten Karadağ, “Ürünlerin de çeşitlendirilmesi lazım. Katılım bankacılığının konvansiyonel finansa yaklaşan algısının uzaklaştırılması lazım. Genel toplum kesimlerinde ciddi anlamda katılım hesaplarının ve katılım finansmanının klasik bankalardan çok farklı olmadığı, bunun faize benzediği dillendiriliyor. Bu algının düzeltileceği çalışmalar yapılmalı.” ifadelerini kullandı.
- "Bir projenin finansmanını ilk önce menkul kıymete dönüştürelim istiyoruz"
Himmet Karadağ, paranın ticaret ve girişimle helal yöntemlerle de buluşabileceği çok çeşitli kanallar olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Şu an bankacılık kesiminde en temel problem vade uyumsuzluğu. 5-10 yıla varan projeler 32 günlük mevduatla fonlanıyor. Şimdi bir çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bir projenin finansmanını ilk önce menkul kıymete dönüştürelim istiyoruz. Bunu menkul kıymete dönüştürdüğümüz an yüksek oranda İslami finansa yaklaşmış oluyoruz. Bankalarımız da bu projeden ciddi anlamda kazançlı çıkıyorlar. Bu modeli hem BDDK hem de Türkiye Bankalar Birliği başkanımızla görüştük. Önümüzdeki dönemde hem konvansiyonel hem katılım tarafının menkul kıymet finansmanına dönmesi lazım. Eğer biz menkul kıymet finansmanına normal kredi finansmanına göre ilave bir düzenleme sağlayabilirsek ciddi kazanım elde etmiş olacağız.”
Karadağ, menkul kıymetle büyük projelerin finansmanında diğer konvansiyonel bankaların da yer alması gerektiğini düşündüğünü aktararak, gelecek dönemde sermaye piyasaları anlamında İslami finans ürünlerinin klasik bankalar tarafından da ihraç edilebilmesinin önünün açılması gerektiğini söyledi.
Himmet Karadağ, şöyle devam etti:
"Bizim hayalimiz şu: Mesela havalimanının yolcu bazlı gelirlerini bir menkul kıymet içine koyalım. Borsaya da endekslerin yanında yolcu sayacı koyalım. Eğer bu güneş tarlası ise kilovat sayacı, köprü ise araç sayacı koyalım. Yatırımcı bin liralık köprü sertifikası veya bin liralık havalimanı sertifikası aldıysa, gelen-giden yolcuya göre esnek getirisini ve riskini anlık takip edebilsin, bu ve benzeri helal enstrümanlara yatırım yapabilsin. Önümüzdeki dönemde bu konuda çalışmaya, İslami finansla ilgili özellikle varlığa dayalı menkul kıymetlerle ilgili çalışmalara Borsa olarak aktif şekilde katkı sağlamaya devam edeceğiz. Bu alanı biz ürün çeşitliliğimizi geliştirmek için çok büyük bir fırsat olarak düşünüyoruz.”
Karadağ, İslami finansla ilgili diğer bir problemin standardizasyon sorunu olduğunu belirterek, bu konuda İstanbul’da Borsa İstanbul’un aktif desteği ile uluslararası bir İslami finans danışma kurulu oluşturulması konusunda ilgili kurumlarla görüşmeler yaptıklarını dile getirdi.
- "Katılım bankacılığının payı yüzde 5'in çok üzerinde olmalı"
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben ise dünyadaki Müslüman nüfusun büyüklüğü ile kıyaslandığında İslami finans alanında gidilecek daha çok mesafe olduğunu belirterek, katılım bankacılığının şu anda Türkiye’de bankacılık sektöründeki payının yüzde 5 civarında olduğunu aktardı.
Bu payın 2023 projesi çerçevesinde yüzde 15’lere çıkarılmasının hedeflendiğini ancak bu şekliyle bu hedefin kolay yakalanacak bir seviye olmadığını dile getiren Akben, “Çünkü bu payın esas önemli unsuru sermaye. Sermaye tarafında diğer konvansiyonel bankalardan bu tarafa ciddi bir akışının olması gerekiyor.” dedi.
Türkiye’de bankacılık sisteminin mevduatla değil daha çok kredi ile büyüdüğünü anlatan Akben, “Ülke olarak tasarruf açığımız var. Bundan dolayı yurt dışından kaynak teminine gidiyoruz. Böyle olunca da kur veya faiz baskısıyla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla tasarrufu artırıcı, üretimi ve yatırımı teşvik edici bir yaklaşım içinde olmalıyız. Tasarruf bir hayat tarzı olmalı" yorumunu yaptı.
Akben, Türkiye’de katılım bankacılığının payının yüzde 5 seviyesinde kalmasının sosyal olarak da ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir konu olduğuna işaret ederek, "Bu oranın, toplumun sosyolojik ayrımlarını ve kültürünü göz önüne aldığınızda yüzde 5'in çok üzerinde olması lazım. Toplumun faiz konusuna bakış tarzının ciddi manada gözden geçirilmesi gerekiyor." diye konuştu.
BDDK Başkanı Akben, katılım bankalarının konvansiyonel bankalarını taklit etmekten öteye geçmeleri, kendi kuralları ve doğruları üzerinde yürüyen alternatif bir model olmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
- "Takipçi değil oyuncu olmalıyız"
Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ise Türkiye'de yasal otoritelerin katılım bankacılığına kendilerinden daha hevesli olduğunu görmenin bir devrim olduğunu ve bunu değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Geleneksel ürünlerle katılım bankacılığının payını yüzde 5’in üzerine çıkarmanın çok zor olduğunu ve sermaye piyasası araçlarını mutlaka devreye sokmak gerektiğini vurgulayan Göktaş, "Katılım bankacılığı ya da faizsiz finans sistemi olarak takipçi değil oyun kurucu olmalıyız." dedi.